Naver Star Column Röportajı / Bölüm 1
CNBLUE 1. Bölüm: CNBLUE’nun Doğumu
*Ç/N: Makaledeki "band" kelimesi bazı yerlerde aynen bırakılmıştır. Anlamı 'müzik aleti çalan, kendi müziğini yapan grup'tur.
CNBLUE 4 üyeli bir band. Ocak 2010’da CNBLUE ulusun kpop sektöründe ilk çıkışını yaptı. Çıkış şarkıları “I’m a Loner” tüm müzik listelerini altüst ederek 1. oldu. Onlar lider ve kpop endüstrisi için taze bir nefesti. Albüm satışlarının düzenli yükselişiyle ilerleyen bu tayfun masumca esti ve sanki tayfunun merkeziymişçesine popülariteleri hızla büyümeye devam etti. CNBLUE'nun yükselişi, daha önceden ihmal edilen Kore’deki band endüstrisini etkiledi. CNBLUE’nun popülaritesinin Kore band sektörünün ilgi toplaması üzerindeki etkisi inkar edilemez bir gerçektir. Birçok band performans yapmaya ve şarkı söylemeye başladı, böylece CNBLUE gibi olabilirdi; birçok band hayallerinin peşinden gitmeye başladı, böylece CNBLUE gibi olabilirdi. CNBLUE birçok band'e umut ve amaç verdi. Naver Star Column, bir şarkıcı ve aktör olarak hayallerini sizinle paylaşacak olan CNBLUE ile FNC Entertainment başkanı ve aynı zamanda yapımcı Han Seung Ho'yu takdim eder.
Merhaba! Ben Jung Yong Hwa. Naver Star Column aracılığıyla sonunda hepinizle tanışabildik. Haha! FNC Entertainment başkanımız Han Seung Ho ile birlikte sizlere her bir sırrımızı açıklayacağız. Ayrıca Başkan Han'a bazı sorular soracağız. Hadi sadece bir günlüğüne muhabir gibi davranalım. Muhtemelen hassas sorular soracağız, bu yüzden hazır olun ve gözünüzü bile kırpmayın. (Şu anda başkan Han'la görüşmeye gidiyoruz, bu yüzden biraz gerginiz) Jonghyun, Minhyuk ve Jungshin, hadi ~
YH: Merhaba Başkan.
CEO Han: Merhaba. Görünüşe göre dördünüzü bir araya getirmek zor. Uzun süredir sizi görmüyordum. Sıkı çalışıyor musunuz?
JH: 헐(Ne?) Rahat konuşun, neden bir anda bize saygı ifadesi kullanmaya başladınız?
JS: Anlaşılan başkanımız buna alışamıyor.
CEO Han: (Banmal kullanarak konuşmaya başlıyor) Oh gerçekten mi? O zaman daha gündelik dille konuşmaya başlıyorum. Sanırım size röportaj vermeye alışamadım.
YH: Başkan, CNBLUE'yu göstermeye ve tüm hayranlarla paylaşmaya manen hazır mısınız? Keke, şimdi ilk sorumuzla başlayalım. CNBLUE'nun ortaya çıkışında hangi fırsat yolunuzu çizdi?
Han Ceo: İlk soru iyi görünüyor. Anlaşılan Yonghwa önceden soruları hazırlamış. Hahaha. Henüz yapımcıyken, bazı Japon gruplar (*band) gördüm ve Kore'de band olmadığını farkettim. Bu bana sadece basit bir fikir gibi göründü. "İyi bir görsele ve görünüme sahip bir band oluşturabilir miyiz?" diye düşünmeye başladım. İlk olarak üç renk tipine sahip band'ler oluşturmak istedim. FTISLAND bu renklerden birini, CNBLUE ikincisini temsil ediyor ve üçüncü renk tipi olan band hala eğitimine devam ediyor.
JH: Bizi ilk defa gördüğünde bizimle ilgili ne hissettiniz?
CEO Han: Sonunda bunu şimdi söyleyebilirim ama hoşuma gitmediniz çocuklar. Sizi ilk defa gördüğümde (kafamdaki) imaja oturacak mısınız diye kendime soruyordum. Nasıl dönüşeceğinizi hayal edemiyordum. Ve asıl problem neydi, biliyor musunuz. Jung Yong Hwa'ydı.
YH: …Neden? (ㅠㅠ)
CEO HAN: Aslında bildiğiniz gibi CNBLUE'yu bir pop band haline getirmek istiyordum. Müzikal süreçte Yonghwa'nın Busan aksanı kullandığını ilk gördüğümde... Bunun yürüyemeyeceğini düşündüm. Ana vokalin stili ve rengi beklediğimden farklıydı! Böylece istediğim tarz ve renkte bir vokal haline gelmesi için Yonghwa'yı Japonya'ya yolladım. Ama şaşırtıcı bir şey oldu. Yonghwa'nın söyleme tarzı ve vokalleri birkaç ay sonra değişmeye başladı. Eğer Yonghwa söyleme tarzının üstesinden gelmeseydi, CNBLUE farklı bir renk ve stile sahip olmayan bir gruba dönüşebilirdi.
YH: Açıkçası o dönemde bununla ilgili düşünüyordum. Çünkü vokalim için belirgin bir yön bulamamıştım. Bir durgunluk safhasına ulaşmıştım. Ama Japonya'da birkaç performans yaptıktan sonra, daha güçlü olmaya başladım. Gittkçe daha da çok kayıt oluyordu ve sesimin belirgin yönünü bulmaya başladım.
JH: Evet…Sadece Yonghwa Hyung değil. Canlı performanslardan kazandığımız tecrübelerden sonra hepimiz geliştik.
CEO Han: Başlangıçtan beri hala Yonghwa'yı hayranlık verici buluyorum. Yonghwa bir rock grubunda bulabileceğiniz canlı ve enerjik vokallere sahipti, ama güçlü değildi. Japonya'ya gittikten sonra bu açığın üstesinden gelmeyi başardı.
YH: Peki diğer üyeleri ilk gördüğünüzde ne hissettiniz? Bende olduğu gibi onlardan da mı ilk gördüğünüzde hoşlanmadınız?
CEO Han: Hmmm…Jong hyun'u ilk gördüğümde, kendi kendime "Bu çocuğu nerde kullanmalıyım?" diye düşündüm. Vokali iyiydi ama çok sınırlı bir etkiye sahipti. Eğer 2. vokal olarak kalırsa iyi olacaktı. Ama bunu yapmakla ona yazık olacağını düşündüm. Bu yüzden ona çok fazla ballad ve yumuşak şarkı çalışmasını söyledim. Minhyuk çok zayıftı, bateri çalarken çok fazla güce ihtiyacı vardı. Minhyuk'un çocukluğunda pnömotoraks (akciğer sönmesi) rahatsızlığı vardı. Bateri çalması nasıl mümkün olabilirdi... Endişeliydim. Çok fazla egzersiz yaptı ve vücudu artık iyi bir şekle sahip. Şu anda ona bakarken mutlu oluyorum.
JS: Başkan, benimle ilgili ilk düşünceniz nedir?
CEO Han: Seçmeye ilk geldiğinde çok güldüm ve seni gördükten sonra güldüğümü hatırlayabiliyorum sadece. Rap veya dans olsun, ne yaparsan yap tuhaf olduğunu hatırlıyorum. Çok eğlenceliydi, sebebi yaparken çok içten olmandı; gülmemek için elimden geleni yapmaya çalıştım. Çünkü sen nadir bir mücevherdin ve seçmeler böyle geçti. Ama bu çocuk kesinlikle ciddi ve kararlı bir öğrenciydi. Benimkinden daha zorlu görevlerin altından kalktı. Böylece senin dördüncü üye olarak CNBLUE'ya katılmana karar verdim.
MH: Ama bizim Kore'de hemen çıkış yapmamıza izin vermediniz ve Japonya'ya yolladınız. Birçok zorluğa katlandık...
CEO Han: Sizin, Japonya'nın "canlı performans" eğitimini almanız gerektiğini düşündüm, böylece bu sizi gelişmeniz için zorlayacaktı. Bundan önce siz çocuklar birlikte bir band olarak performans gösterirken, berbattı. Bir band ortaya çıkarmanın kolay olmadığını farkettim. Umarım sizler sayısız canlı performans sayesindeki ilerlemenizle anlayış gösterebilirsiniz. Japonya'nın Kore'den farklı olduğunu düşünüyordum. Japonya'daki performans alanı daha genişti. Sizi Japonya'ya göndermeyi seçmemin ana nedeni buydu. Çok mu sıkıntı çektiniz. Hepinizi oraya ilk gönderdiğimde açlık ve susuzluk tarzı şeylerle başa çıkmayı öğrenmenizi istedim. Şu anda size artık söyleyebilirim; ailelerinize temel gıda parası dışında hiç para göndermemelerini söylemiştim.
JH: O dönemde paramız yoktu, hatta saçımızı bile kestiremiyorduk. Ama bu açlık ve susuzluğun bir eğitim yöntemi olduğunu farkettik. Hayatla ilgili önemli bir çok şey öğrenmeye başladık. Pirincimiz vardı, ama yan yemeğimiz yoktu ve bizi 3-4 gün götüren yosun çorbasına sadece biber ekleyebiliyorduk.
MH: İlk gittiğimizde herşey çok ilginç görünüyordu, biz de birçok şey aldık. Sonunda para tükenmeye başladı. O andan sonra aç kalmaya başladık. Bu açlık, her performanstan sonra adamakıllı şeyler yemenin yolunu bulana kadar sürdü ve bunun için son derece minnettar olmaya başladık.
JS: Fakir olsak ve sıkıntı çeksek de yabancı bir yerde yaşadığımızdan dördümüzün arasında güçlü bir dostluk bağı gelişti. O zamanları yaşamasaydık, kolay kolay kavga etmeyen, birbirine yakın kardeşler gibi olan şu anki halimizde olmayabilirdik.
CEO Han: Hmm... Anlaşılan size çok sert davranmışım, ama zor bir dönemde o tecrübeleri yaşamanız gerektiğini düşündüm. Bu yüzden sizi özellikle zorladım. Eğer Japonya'da o eğitimi almasaydınız, CNBLUE'nun bir band olarak böyle farklı, güçlü bir rengi olmazdı.
YH: Şimdiye kadar, bizi ve FTISLAND'ı bir band olarak yetiştirirken geçirdiğiniz yıllar içindeki tecrübenizde, band geliştirmek ve yetiştirmekle ilgili bizimle paylaşabileceğiniz sırlarınız var mı?
CEO Han: Hobim nedeniyle üniversite yıllarımda kendi band'imi oluşturmaya başladım. Bundan sonra müzik yapmaya devam ederek bir pop müzik bestecisi oldum ve Kore müzik sektöründe ufkumu genişletmeye başladım. Eğer bir grupta çalmaya devam etseydim, muhtemelen grup yaratma ve geliştirme şansım olmayacaktı. Aynı zamanda bir besteci olmak müziğin sonsuz olasılıklarını farketmemi sağladı.
JH: Peki akıl hocanız kimdi?
CEO Han: Belirli biri yoktu. Herkes iyiydi ama gerçekten hoşuma giden o kişi diye biri yoktu. Pop müziğin, herkesle paylaşmak için yapıldığı anlamını taşıdığını düşünüyordum. Şu ana kadar bu konudaki bakış açım değişmedi. Ama kişisel olarak band müziğini çok seviyorum. (Mesela) Bestecisi için çok ünlü olan şarkı, The nuts <Nagging> şarkısı, ve The Nuts'ın aslında bir band olduğu ortaya ortaya çıktı. Hahaha.
YH: Peki, CNBLUE'nun ilk sohbet bölümü sona erdi. Nasıl buldunuz? Bizi biraz daha fazla anladığınızı hissediyor musunuz? İkinci bölümde aktör olma yolundaki mücadelemizi paylaşacağız! Sadece birazcık daha bekleyin. Çok yakında!!
*Siteden yazı çıkarmak ve alıntı yapmak yasaktır.
Orjinali/Original: Naver Star Column
İngilizce Çeviri/English translation by: Currypoker
Kaynak/Source: @cnbjonghyun
TR Çeviri: cage208 @TurkishBoice
0 yorum:
Yorum Gönder