İMZA KAMPANYASI

(Araştırma Yazısı) CNBLUE nasıl oluştu? Ve Japonya'daki Hayatları

CNBLUE'nun bugünlere gelebilmek için yaşadıkları...

"Seul Konserine Prinç Çelengi Gönderdik!

CNBLUE'nun ailelerinin de katılmış olduğu 2013 CNBLUE Seul Konseri'ne Turkish Boice olarak pirinç çelengi gönderdik!

CNBLUE, ABU TV MÜZİK FESTİVALİ KAPSAMINDA İSTANBULDA PERFORMANS SERGİLEDİ

CNBLUE'nun 28 Ekim'deki ABU sahnesindeki performansı Kore haberlerine konu oldu^^

BEŞİKTAŞ RADYO'DA CNBLUE SAATİ

Hafta İçi HER GÜN Saat 12-13 arası CNBLUE şarkılarıyla http://www.besiktasradyosu.com/'da!

Boice Ne Demektir?

CNBLUE hayranlarına neden "Boice" denildiğini hiç merak ettiniz mi? Öyleyse bu yazıyı okumalısınız.

BAŞLANGIÇ - BÖLÜM 2

~Bölüm 2~


***
Binanın en kenarına geldiklerinde gidecek yerleri de kalmamıştı. Adamlar az önce çatıya çıktıkları merdivenin başında göründü. Kapana kısılmışlardı. Silahları varsa dövüşmek için şansları bile olmayabilirdi. Her şey buraya kadardı. 
***


-Guurrrrrkkkkkk!

Ezgi elini karnına koyarak, sokakta kalmış kedi yavrusuna benzer bir bakışla Jonghyun’a baktı. Jonghyun kahkaha attı.

-Anlaşıldı. Eczaneden sonra bir restorana gidiyoruz. Öğleni çoktan geçti zaten. Ben de acıktım.

-Omzuna da baktırmalı mıyız?

Ezgi, ona vurduğu için hala kendini suçlu hissediyordu.

-Gerek yok, iyiyim. Ama elin gerçekten ağırmış, diyerek Jonghyun gülümsedi. Ezgi’nin kendisini suçlu hissettiği için onunla geldiğini düşünüyordu ve merakını uyandıran bu kızı yanında tutmak için bunu kullanmaya niyetliydi.

-Kötüsün Jonghyun. Ama iyi niyetli bir kötü, diye düşünerek Ezgi’ye baktı.

Eczanede pansuman yaptırdıktan sonra yakındaki bir et restoranına girdiler. Yan yana odacıklardan oluşan, müşterilerin ince duvarlar sayesinde birbirini görmediği bir restorandı. Jonghyun tanınma ihtimaline karşı burayı seçmişti. 

Ezgi kısa zamanda gelen siparişini görünce kendini tutamadan haykırdı.

-İyi ki sana seçtirmişim! Muhteşem görünüyor!

Yemeklerini büyük bir iştahla yemeye başladılar. Ezgi tabağının yarısına geldiğinde başını kaldırıp Jonghyun’a baktı ve gülmeye başladı.

-Yerken arada mola verip nefes almalısın.

Jonghyun gamzeli kahkahalarından birini attı.

-Sadece seni taklit ediyordum. 

Jonghyun Ezgi’nin neşesinden cesaret alarak en baştan beri sormak istediği soruları sordu.

-O adamlar kimdi? Senden ne istiyorlardı? Neden polise gitmek istemiyorsun?

Ezgi vereceği cevabı düşündü ve başını kaldırmadan, yemeye devam ederek konuştu.

-Kim olduklarını ve neler olduğunu bilmiyorum. Ben de bunu öğrenmek istiyorum zaten. Polise gidemem, çünkü neden Kore’de olduğumu bile bilmiyorum. Yani hiçbir şey hatırlamıyorum. 

Başını kaldırdığında Jonghyun’un şaşkın şaşkın ona baktığını gördü.

-Sana biraz karışık gelmiş olmalı. Ama tek söyleyebileceğim bu kadar maalesef. Sanırım yemekten sonra ayrılsak iyi olacak. Eğer başım dertteyse seni de böyle bir durumun içine sürüklemek istemem.

Jonghyun güldü.

-Hiçbir şey hatırlamıyor olman çok garip. Ama adını hatırlıyorsundur herhalde, değil mi?

Ezgi Jonghyun’un az önce söylediklerini umursamadan sorduğu soruya ve sıcacık bakışlarına şaşırdı. “Başkası olsa çoktan yanımdan kaçardı kesin. Ne tuhaf biri. Benden bile tuhaf” 

İster istemez o da gülümsedi.

-Ezgi. Adım Ezgi.

-Böyle dövüşmeyi nerden öğrendin? Bir stilin var diyemem ama akıllıca dövüşüyorsun.

Ezgi güldü.

-Abim. Küçükken onu çok kıskanır ve yaptığı herşeyi yapabilmek isterdim. Kickbox kursuna yazıldığında da peşine takılmıştım. Evde öğrendiklerimizi birbirimizin üstünde denerdik.

Ezgi sanki o günleri hatırlamış gibi belini tutarak yüzünü buruşturdu ve sonra gülümsedi.

-Abimden deneme bahanesiyle az dayak yemedim. Belki de o günler nedeniyle canım pek tatlı değildir ve kendimden irilerin karşısında korkmam. Abim iyi bir eğitmendi. Canım yansa da annemin abime kızmaması için acımı hep saklardım.

Ezgi gülümseyerek yemeğine daldı. Araya giren sessizlikle Jonghyun da yemeğine döndü. 

Jonghyun’un hala sormak istediği onlarca şey vardı. Zamanla Ezgi’nin ona güvendikçe kendi kendisine anlatacağını düşünerek kendini tuttu. Karşısındaki kızın bir suçlu ya da tehlikeli biri olduğuna inanmıyordu. Ezgi kendisine elle tutulur hiçbir sebep, mantıklı hiçbir açıklama veremiyordu. Ama gene de onu bırakmak garip bir şekilde içinden gelmiyordu. Karşısında derin düşüncelere dalmış, sakince yemeğini yiyen kıza baktı. Kalbi onu yanıltıyor olamazdı. “Delirmiş olmalıyım” diye düşündü.

Bir süre sonra yemeğini bitiren Ezgi eliyle hafifçe karnında trampet çaldı. Tıka basa doymuştu. Bir Türk kahvesi olsa üstüne harika giderdi, diye düşündü. Düşüncesine kendi kendine güldü. Şu an bunlar bilinçaltının oyunuysa bile gene de şansını zorlamasa iyi olurdu. 

Ezgi ellerini yıkama bahanesiyle lavaboya gitmek için yerinden kalktı.

Lavaboda kimse yoktu. Çantasını aynanın önüne dökerek içindekileri incelemeye başladı. Her zamanki ıvır zıvır şeyleri, cüzdanı, telefonu ve 2 tane CD vardı. Cüzdanını açıp kurcalamaya başladı. İçinde önemsiz bir miktarda para, pasaport ve… 1 dakika! Öğrenci kimliği mi? Seul Üniversitesine, yani başvurduğu üniversiteye ait kendi adına bir öğrenci kimliği vardı. 

-Okumak için mi burdayım? Peki o adamlar bir öğrenciden ne istiyordu?

Telefonunu elinde çevirerek düşünmeye başladı. 

“Telefonum! Doğru ya!” Hemen son arayanlara baktı. Bugünkü aramalarda sadece annesi vardı. Kendi son aradıklarına geldi. Profesör ChungHo adında birini aramıştı. Sadece 1,5 dakika konuşmuştu. Konuşma saati olaydan yaklaşık 1 saat öncesini gösteriyordu. Üniversiteye gidip onu görmesinin belki yardımı olabilirdi.

Aynada kendine çeki düzen vererek Jonghyun’un yanına dönmek için lavabodan çıktı. Odaya girmek üzereyken içine bir his doğdu. Başını hafifçe çevirdiğinde iki adamın onu işaret ettiğini gördü. Biri aynı zamanda telefonla konuşuyordu. Boyunlarındaki dövme dikkatini çekti. Bugün kavga ettiği adamlarda da aynı dövme vardı. Görmemiş gibi yaparak kapıyı açtı ve içeriye bir adım attı.

Jonghyun kafasını kapıya çevirdi ve gözleri Ezgi’nin başının üstünden dışarıya kaydı. Sessizce konuştu.

-Sen de gördün mü?

-Evet.

-Komut verdiğimde.

-Tamam.


Jonghyun kucağındaki peçeteyle ağzını sakince sildi ve masaya bir miktar para bıraktı. Hemen arkasından sanki az önceki sakin insan o değilmiş gibi hızla yerinden kalktı.

-Şimdi! Koş!

Ezgi’yi bileğinden yakalayarak kalan tek çıkışa, restoranın mutfak tarafına doğru koşmaya başladı. Garsonların ve aşçıların şaşkın bakışları arasında arka kapıya vardılar. Jonghyun kapıyı zorladı.

-Kilitli!

Yandaki merdivenlere gözleri takıldı ve aynı anda aynı şeyi düşündüler.

-Çatıya! Hadi!

Çatının yandaki binayla birleşik olması onlar için büyük bir şanstı. Belki ordan aşağı inmek için bir yol olabilirdi. Koşarken bir taraftan da etrafa bakınarak bir çıkış bulmaya çalışıyorlardı. 

Binanın en kenarına geldiklerinde gidecek yerleri de kalmamıştı. Adamlar az önce çatıya çıktıkları merdivenin başında göründü. Kapana kısılmışlardı. Silahları varsa dövüşmek için şansları bile olmayabilirdi. Anlaşılan her şey buraya kadardı. 

Jonghyun bunları aklından geçirirken hala elini tutmakta olduğu Ezgi’ye baktı. Ezgi’de farklı birşeyler vardı. Bu sadece merak değildi. Daha onu ilk gördüğü andan beri farkında olduğu şey kalbinden tüm vücuduna yayıldı. Böyle bir anda bunları düşünebilmesi ne garipti. Ama kesin olan bir şey vardı. Onu bırakamazdı. Arkasını dönüp onlara yaklaşmakta olan adamlara baktı. Gündüz vakti silah kullanarak ses çıkarmaya cesaret edemezlerdi. Jonghyun Ezgi’yi bırakmayacak ve savaşmadan teslim olmayacaktı. 

Ezgi’yse hala bir çıkış yolu bulabilmek umuduyla etrafa bakınıyordu. Aşağıdaki binadan müzik sesi geliyordu.

Ezgi aşağı baktı. Sadece birkaç metre yukardaydılar. Bir kafenin bahçesi olduğunu tahmin ettiği yerde tam altlarına pofidik bahçe minderlerini yığmışlardı. Tamam, atlamak gene de tehlikeli sayılabilirdi. Ama hala bir şansları vardı. 

Ezgi Jonghyun’a aşağıyı gösterdi.

-Önce ben atlıyorum.

-Hayır.

-O zaman sen atla.

-Hayır.

-Derdin ne senin!

-Burayı biliyorum. Bir tören sonrası Kyuhyun hyung getirmişti. Bu saatlerde amatör gruplar konser için sahneye çıkıyor ve kalabalık oluyor. Beni kesin gören birileri olur. Ve görüntü alırlarsa… Yapamam.

Ezgi şaşkınlıkla ona baktı. Bu durumda bile grubunun itibarını mı düşünüyordu? Yapacak tek şey vardı.

-Üzgünüm, dedi ve elinden tutan Jonghyun’u da peşinden sürükleyerek aşağı atladı.

Zamanlamaları çok iyiydi. Yastıkların üstünden kalkıp başlarını çatıya kaldırdıklarında yukardan onlara sinirle bakan adamları gördüler. 

Jonghyun “Sen delisin” diye söylenmesine rağmen hala Ezgi’nin elini bırakmamıştı. İçeriye girmek için kapıya yöneldiklerinde elinde süpürgesi, olduğu yerde donup kalmış garsonu farkettiler. Onları atlarken görmüş olmalıydı. Ezgi gülümseyerek ona yaklaştı.

-Bence bu gördüklerini kesinlikle kimseye anlatmayacaksın ve hatta bize şapkanı hediye edeceksin.

Cevabını beklemeden teşekkür ederek bembeyaz yüzüyle bir heykele benzeyen garsonun kafasındaki siyah şapkayı aldı ve Jonghyun’a giydirdi. Şapkasını düzeltirken bir taraftan da konuşuyordu.

-Burayı biliyorsan bana çıkış yolunu tarif edebilirsin. Ve beni artık bırakmalısın. Neler olduğunu bilmiyorum ve seni daha fazla tehlikeye atamam.

Jonghyun cevap vermeden Ezgi’yi izliyordu.

Ezgi, şapkayı düzeltmeyi bitirdiğinde Jonghyun’un kendisine baktığını gördü. İlk defa Jonghyun’un bu kadar yakınında olduğunu farkedince içinde bir ürperti duydu. Ne yapacağını bilemeden ve gözlerini ondan alamadan yavaşça ellerini indirdi. 


İkisi de aynı şeyi düşündüğünden habersiz birbirlerine bakıyordu.

-"Onu bir daha göremeyeceğim. Sadece birkaç dakika sonra bu bakışları bir daha göremeyeceğim. Ona ne olacak? Zarar görmesine izin veremem. Yapmam gereken tek şey var."

Sessizliği ikisinin de aynı anda konuşması bozdu.

-"Beni bırakmalısın." / -"Seni bırakmayacağım."





BAŞLANGIÇ - BÖLÜM 1



~Bölüm 1~

***
Ezgi alevler saçan gözleriyle hızla genç adamın yanına geldi ve tam boğazının altına bir yumruk savurdu. Adamın bu beklenmedik hamleye karşı sağa doğru eğilmesi sadece darbenin yönünü değiştirmiş ve yumruk omzuna denk gelmişti. Omzunu tutarak sendelerken durmaya niyeti olmayan Ezgi ikinci hamlesini yaptı.

***
Ezgi dalış saatini ve tüpündeki hava miktarını kontrol edip badisine yukarı çıkmaları için işaret verdi. Bu, bugüne kadar daldığı en muhteşem gemi batığıydı ve aslında hiç yukarı çıkmak istemiyordu. Yalnız olsa belki çıkmazdı bile. Ama yanındaki arkadaşının onu bırakmayacağını biliyordu ve onu da kendisiyle birlikte riske atmak istemiyordu. Yüzeye çıkmadan hemen önce geminin lacivert sudaki siluetine son kez baktı. "Ölmek için nefes kesici bir yer. Efsanelerdeki denizkızları gibi bir son olabilirdi." diye düşündü ve yukarı doğru palet çırptı.

Gece yatmadan önce çektiği batık fotoğraflarına son kez  bakıyordu. İlk aldıkları zamandan beri onunla uyuyan köpeği Konchan yatağına çoktan yayılmıştı. Gözleri kapalı olsa da kulaklarını dikmiş, Ezgi'nin yanına gelmesini bekliyordu. İçinden geçenleri anlattığı tek canlı Konchan'dı. Ailesi kızlarının ekstrem sporlara merak sarmasına başlarda ılımlı yaklaşmış ve geçici bir heves olduğunu düşünmüştü. Fakat zaman geçtikçe bu merakının tehlikeli bir hal alması ve her sözlerini dinleyen Ezgi'nin sadece bu konuda taviz vermemesi onları çok endişelendirmişti. 

Ailesinin, şehrin en iyi terapistine gitme isteğine Ezgi karşı bile çıkmamıştı. Terapisti Fatoş Hanım'la herkesle konuştuğu gibi konuşarak neşeli sohbetler gerçekleştirmişti. Bugüne kadar hiçbir hastasında başarısız olmamış olan Fatoş Hanım iki ayın sonunda, yaptıkları son seansta kendini tutamayarak isyan etmişti. "Ezgi neden böyle olduğunu anlayamıyorum! Herşey harika görünüyor. Çözemiyorum!" Bu son seansları olmuştu ve sonrasında ailesi başka birisini görmesi konusunu bile açmamıştı.

Ezgi eskisine göre farklı hissettiğini bir süre önce fark etmişti. Korku hissetmiyordu, hiçbir şey onu korkutmuyordu. Ölüm dahil hiçbir şey. Birçok şey denemişti. Çoğu kişinin cesaret edemediği bir batığa dalmak, zirve tırmanışı (dondurucu soğukta zirveye varmasına ramak kala ayağını attığı karlı zeminin hareket etmesiyle hızla aşağı kaymaya başlamıştı. Düşmek üzere olduğu uçurumun kenarına son anda yanındaki baltayı saplamasıyla kurtulmuştu. Bu olayı ailesi dahil kimseye anlatmamıştı); bungee jumping (bir aile tatilinde karşısına çıkmıştı. Annesinin aşağıdan gelen çığlıkları nedeniyle bir sonraki daha yüksekten yapacağı atlayışta yalnız olması gerektiğine karar vermişti) bu zamana kadarki denemeleri olmuştu. İşe yaramamıştı. Adrenalin evet vardı, ama korku hissetmiyordu.

Hayatında en çok sevdiği ve değer verdiği şey abisi olmuştu. Çocukken aynı odada kalırlardı ve abisi her gece ona eğlenceli hikayeler anlatırdı. Hayata bir kere gelindiğini, tadını çıkarmaları gerektiğini ve bunu her zaman birlikte yapacaklarını, hayallerinin peşini asla bırakmamasını abisinden dinleyerek büyümüştü. Abisi onun için çok özeldi, başka hiç kimseye benzemezdi. O, Ezgi'nin kahramanıydı.

Ezgi'nin gözü başucundaki CD'ye takıldı. Yanından hiç ayırmadığı, abisinin amatör grubuyla son konserinin tek kaydı. Daha öncekileri çekmediği için hep pişmanlık duymuştu. Abisinin hayali her zaman müzik olmuştu. Üstelik oldukça iyiydi. Grubunun gitaristi ve kurucusuydu. Ama bir gün aniden müziği bırakmaya ve ailesinin gitmesi için baskı yaptığı Amerika'daki Ekonomi bursunu kullanmaya karar vermişti. 

Abisi geldiği daha ilk tatilinde değişmiş görünüyordu. Ezgi'ye geçici heveslerin insana sadece vakit kaybettireceğini, hayallerinin peşinde koşmaktansa iyi, ona ileride rahat sağlayacak bir bölüme girmek için çalışmasının akıllıca tek karar olduğunu anlatmıştı. Ezgi karşısındaki ciddi, yabancılaşmış genç adama hayretle bakmıştı. Abisi, artık eski abisi değildi. Bu, Ezgi'nin kalbini çok kırmıştı. Yaşama karşı tüm hevesini kaybetmesi yaşadığı bu büyük hayal kırıklığından mı geliyordu, emin değildi. Düşünmek istemiyordu. 

Ailesi Ezgi'nin Amerika'ya, abisinin yanına okumaya gitmesini istiyordu. Ezgi'yse uzun süre önce müziklerini dinlemesiyle başlayan ilgisinin odak noktasına, Güney Kore'ye gitmeyi kafasına koymuştu. Seoul National University'e gitmek için bu sene tekrar sınava girmişti ve bu hafta açıklanmasını bekliyordu. Sadece 3 kişi seçilecekti, bunlardan biri olmalı ve abisinden olabildiğince uzakta yaşamalıydı.

Işığı kapatıp Konchan'ı gıdıklayarak yana kaydırdı ve yatağa girdi. Gece lambasının loş ışığıyla aydınlanan en sevdiği grubun posterindeki Jonghyun'un asi duruşuna son kez baktı ve gülümseyerek uykuya daldı.


****

Ezgi büyük bir acıyla gözünü açtı. Yerdeydi, karşısında üç adam vardı. Daha az önce uykuya dalmıştı, neler oluyordu? Rüya mı görüyordu? Dudağında bir sızı hissetti. Parmağıyla dokununca canı yanarak irkildi, dudağına dokunduğu eline baktığında kan gördü. Bu nasıl bir rüyaydı! Niye bu kadar gerçekti! Neler oluyordu! Kafasında çığlık çığlığa sorular dönüyordu. O sırada karşısındakilerden birinin elinde çantasını gördü. Adam çantayı karıştırdı, içinden CD’sini çıkarıp çevirerek ne olduğuna bakmaya başladı. Ezgi’nin gözleri kocaman açıldı.

-“Abimin tek kaydı…”

Ezgi bir anda içinde hızla yükselen sinir ve nefret dalgasını hissetti. Yerdeki elleri yumruk haline gelmişti ve dişlerinin arasından nefes almaya başlamıştı. Hızla ayağa kalkan Ezgi kendini kaybederek adamların üstüne yürüdü.

****


Gezinmek için muhteşem bir havaydı. Deniz havası alıp tek başına kalabilmek için uzun süredir bugünü bekliyordu. Genç adam planladığından çok farklı geçecek olan günden habersiz gülümsedi ve motorunun hızını artırdı. 

Bir sokağın yanından geçerken üç adamın arasında bir kız gördü. Kavga mı ediyorlardı? Evet, bir şeyler olduğu kesindi. Küçük bir kıza karşı üç adam mı? Hayır, buna asla göz yumamazdı.

Geri dönerek motorunu park edip hemen sokağa koştu. Yüzünü göremediği kız duvara tek kolunu yaslamış başı önünde derin derin nefes alıyordu. Yerde üç adam inleyerek ve sürünerek ordan uzaklaşmaya çalışıyordu. Bu narin kız mı yapmıştı yani bunu? Şu yerde yatanlar benden daha çok şaşırmış olmalı, diye düşünerek şaşkınlığına rağmen kendi kendine gülümsedi. O sırada gözü yerde duran çantaya ve yanında duran CD’ye takıldı. Eğilerek yerden aldı ve kızın durumuna bakmak için ona doğru bir adım attı. Onu hisseden Ezgi başını çevirdi. Açık uzun saçları terden yanağına yapışmıştı. Koyu kahverengi gözleri o kadar derin ve hüzünlü bakıyordu ki genç adam olduğu yerde kalarak gözünü alamadan ona bakmaya başladı. Ama onu gören Ezgi’nin tepkisi bambaşka olacaktı.

Ezgi alevler saçan gözleriyle hızla genç adamın yanına geldi ve tam boğazının altına bir yumruk savurdu. Adamın bu beklenmedik hamleye karşı sağa doğru eğilmesi sadece darbenin yönünü değiştirmiş ve yumruk omzuna denk gelmişti. Omzunu tutarak sendelerken durmaya niyeti olmayan Ezgi ikinci hamlesini yaptı. Ama karşısındaki bu sefer hazırlıklıydı ve eğilerek yumruğu boşa çıkardı. Ezgi’yi kollarından tutarak çevirdi ve ona arkadan sıkıca sarılarak kitledi. Ezgi tüm gücüyle çabalasa da genç adamın güçlü kollarından kurtulmayı başaramadı. Adam nefes nefese konuştu.

-Sakin ol. Sana zarar vermek istemiyorum. Sadece yardım etmek istemiştim.

Ezgi derin bir nefes aldı ve bir faydası olmadığını anlayarak çabalamayı kesip kendini serbest bıraktı. 

-Şimdi seni bırakacağım. Bana saldırmayacağından emin olabilir miyim?

Ezgi bir şey söylemeden sadece başını salladı. Onu tutan kolların gevşemesiyle Ezgi vakit kaybetmeden ondan uzaklaştı ve kim olduğunu inceleyebilmek için yüzünü ona döndü. Karşısında uzun boylu, motor kasklı biri vardı. Gene bir şey söylemeden ve şüpheyle bakan gözlerini karşısındaki genç adamdan çekmeden elini ona doğru uzattı. Adam hemen önündeki çanta ve CD’yi alarak Ezgi’ye verdi.

-Çantada hayatını riske atacak kadar değerli ne vardı, merak ettim.

Ezgi soruya yanıt vermedi. CD’yi eline aldı ve çantasına koymadan ona bakmaya başladı.

-Bugüne kadar bir kopyasını almadığım için aptal olmalıyım.

Ezgi başı önünde kendisini sakinleştirip düşünmeye başladı. Mantıken bu bir rüya olmalıydı, başka bir açıklaması olamazdı. Zaman yolculuğu, alternatif evren ve bu tarz konularda son zamanlarda çok kitap okumuştu. Bilinçaltı şu an ona bir oyun oynuyor olmalıydı. Ama bir rüyaya göre fazla ayrıntılı ve netti. Nasıl? Neden? 

Ezgi bir anda aklına gelen başka bir düşünceyle irkildi. Yoksa… Dünkü dalıştan sonra ilk defa uyumuştu. Tüm kurallara uyarak dalışını tamamlamıştı, ama gene de beyninde bir baloncuk oluşmuş olabilir miydi? Yoksa şu an komada mıydı? Bir an nefesi kesildi. Bu durumdan nasıl çıkacağına ve gerçekliğine dair hiçbir fikri yoktu. Dudağındaki sızıyı tekrar hissetti. Bu… bu fazla gerçekti. Karmakarışık düşüncelerinden onu dünyaya döndüren karşısındaki adamın konuşması oldu.



-Sen iyi misin?

Ezgi gözlerini adama çevirdi. Başında hala kask vardı. 

-“Bu benim bilinçaltımsa karşımdaki abim olabilir mi?” 

-Yüzünü görmeme izin verir misin?

Genç adam kısa bir süre duraksadı. Yavaşça kaskı başından çıkarmasıyla gülümseyerek bakan gözleri ve yüzü ortaya çıktı.

Ezgi bir süre konuşamadan sadece ona baktı. Jonghyun karşısında duruyordu ve ona gülümsüyordu. İçindeki fangirl avaz avaz bağırmaya ve havai fişekler atmaya başladı.

-"Bu Jonghyun!!!!!"

Ezgi şaşkınlıktan açık kalan ağzını kapatmaya ve kendini toparlamaya çalıştı. İçindeki fangirle fırça atarak onu susturdu.

-"Sen böyle biri değilsin Ezgi. Kendine gel." 

Bir anda, daha birkaç dakika önce ona saldırdığı aklına geldi ve kendisine ölümüne kızdı. Şaşkınlığını üstünden atar atmaz konuştu.

-Sen olduğunu bilemezdim. Özür dilerim. İyi misin?

Başını sallayarak Ezgi’nin yüzüne bakan Jonghyun’un gülümsemesi kızın dudağını görünce kayboldu ve kaşları çatıldı. 

-Sen darbe almışsın. Dudağın kanıyor. Bir şeyler yapmalıyız, benimle gelmelisin.

Birkaç saniye içinde Ezgi’nin kafasından bu sorunun cevabıyla ilgili onlarca şey geçti. Durumuyla ilgili az önce aklından geçen ihtimalleri hatırladı ve omuzlarını silkti. Gerçekmiş gibi acı hissetse de, neler olduğunu çözemese de hala korku duymuyordu. "Peki, oyunu kuralına göre oynayalım", diye düşündü. 

Jonghyun’a baktı ve gülümsedi. Son zamanlarda her gün yaptığı gibi anı yaşayacaktı ve niye burada olduğunu çözecekti. Karar verdi ve aklındaki tek düşünceye odaklandı.

-Hadi başlayalım o zaman!



Haftasonu Sürprizi ~Min Hyuk&Yong Hwa



@CNBLUE_4: Millet! FNC workshoptan(*Workshop ekip bağlarını güçlendirmek için uygulamalı grup çalışmalarının yapıldığı etkinlik) henüz döndük keke. Ah gerçekten harika zaman geçirdik! keke Kıskandınız mı? Fotoğrafın konsepti workshop bitişi. keke Herkese harika haftasonları!!! hehe


@CNBLUE_4: 여러분! FNC워크샵 다녀왔어요 ㅋㅋ아 정말 즐거운 시간들이었어요! ㅋㅋ부럽지예?ㅋㅋ 사진컨셉은 워크샵패션의 완성입니다. ㅋㅋ여러분 즐거운 주말되세요!!! 헷,,

@CNBLUE_4:

Everyone! We just back from FNC workshop keke Ah, it was really great time! keke jealous ? keke The concept of the photo is the completion of the workshop fashion. keke Have a great weekend everyone!!! hehe

*Siteden çeviri çıkarmak veya alıntı yapmak yasaktır!*

Trans: CNBLUE4U
Çeviri: unDineee@Turkish Boice

(DİZİ) My Husband Got A Family 15. Bölüm ~ Türkçe Altyazılı








İlk videonun resminden anlaşılıyor herşey ben yorumsuzum, söz sizde :P :D

Part 1


Part 2


Çeviri: KMinEss & CNBuSrang 
Kontrol ve düzenleme: MinSea

[Twitter Güncellemesi] Anne Yemeği ~ Jung Shin



@CNBLUE_4: Bu, uzun zaman aradan sonra ev yemeği ~~!! Birkaç gün önce gece 1:30 da annemin hazırladığı yemek kk Bu aralar bu çeşit sebzeler neden bu kadar lezzetli ki! Yiyecek pek bir şey olmadığı için hep endişelenen annem.. Ama bu benim için en mükemmel sofra! kk 

Bu günlerde hep tur hazırlıkları için de elimden geleni yapıyorum, bu nedenle millet, dört gözle bekleyin~ Bir dahaki sefere YongHwa Hyung, JongHyun-ie Hyung ve MinHyuk-ie ile hep beraber gelip yemek istiyorum hehe

Bu zipbap(ev yemeği) tarzı!


@CNBLUE_4: 이게 얼마만에 집밥~~!! 며칠전에 새벽1시반에 어머니가 차려주신 밥이에요ㅋㅋ 요즘 이런 나물들이 왜이렇게 맛있는지!! 근데 먹을게 별로 없다며 계속 신경쓰시던 어머니… 하지만 저에겐 최고의 밥상인듯!ㅋㅋ 

요즘 계속 투어 준비도 열심히 하고 있으니 여러분 기대해 주세요~ 다음엔 용화형 종현이형 민혁이도 같이와서 먹으려구요ㅎ

This’s real zipbap style

@CNBLUE_4: This is homemade food after a long time ~~!! A few days ago, my mother prepared this for me at 1:30 am keke I don’t know why these vegetables are so delicious these days!! By the way, my mother is always concerning about that there is nothing much to eat..But, this is the best dining table for me! keke 

These days we’re also continuing to prepare hard for the tour so everybody, please look forward to it ~ Next time I want YongHwa Hyung, JongHyun-ie Hyung and MinHyuk-ie to come and eat with me haha

This’s real zipbap style 



Korece/İngilize/Türkçe Çeviri: Depps1004 @Turkish Boice

Weekly Idol: "Dünya İdolü-Geleceğin PSY'si kim olacak"



Bu soruyla yapılan oylamaya gelen cevaplar:

Şirket içi ve dışı çalışma arkadaşları Jung Yong Hwa'yı potansiyele sahip bir dünya starı olarak tanımlıyor. (Yukardan aşağıya: CNBLUE Jung Shin, Min Hyuk, Hello Venus grubundan Alice, Speed grubundan Jung Woo)

CNBLUE JS: Bunu ekibimizde olduğu için söylemiyorum, Yong Hwa beste yapmakta mükemmel ve iyi bir espri anlayışıyla ve yetenekle dolup taşıyor.

CNBLUE MH: Doğuştan sahip olduğu yeteneğinin zirvesine çok sıkı çalışarak tırmanmaya devam ediyor. Dünya starı olması an meselesi.

Hello Venus Alice: Kendisine ait besteler çok iyi, grup arkadaşlarıyla yurtdışına açılsa muhteşem olurdu.

Speed Jung Woo: Yong Hwa hyung'la yakın arkadaşız ve dongsaeng'i bakış açısıyla söylersem çok harika biri ve aynı zamanda iyi bir şarkıcı. Bence muhteşem bir şarkıcı olarak ilerleyecek.


Ekip arkadaşı Lee Jong Hyun tüm kalbiyle Yong hwa'nın bir dünya starı olmasını diliyor.
Sebebi) Bu yolla ben de bir dünya starı olabilirim.


Ah...dünya starı...sadece düşünmek bile mutlu etmeye yetiyor. (Yong Hwa kendisine oy verdi)
Sebebi) Hehe ^^;;

*Siteden yazı çıkarmak ve alıntı yapmak yasaktır.

cr. 주간아이돌 ‏ @bestIdolone
Kaynak/Source: @Just_JYH 
Çeviri: cage208 @TurkishBoice

Kay/Ladyoflake: Yong Yongie Kullanma Kılavuzu



JYH Gallery’de bu hayran yapımı videoyu gördüm ve son derece hoşuma gitti. Ben de burda paylaşmaya karar verdim.
Bu video Yong Yongie’yi “kullanma kılavuzu” ve harika ve kendini adamış Koreli bir Yonghwa hayranı tarafından yapıldı. Bu harika ve sevimli hayran videosunu DC Inside’daki JYH Gallery’deki ve youtube’daki “YongDubu” yaptı. 


Yazıların hızlı bir çevirisi:

Yong Yongie Kullanıcı Kılavuzu İpuçları: 

Yapması için üstüne gitmek yerine ona bir havuç verirseniz Yong Yongie bir balinadan bile büyük dans edebilir.
Çünkü o övüldüğünde daha da iyisini yapan biridir.

Eğer Yong Yongie çok heyecanlıysa veya omuzları düşmüşse lütfen ona kahve verin.

Yong Yongie: Hiç hoşuma gitmiyor…
Hehe. Bir hataydı…

Yong Yongie sadece Iced Americano içer.
Yong Yongie: Seni seviyorum!

Çünkü Yong Yongie sıcacık bir kalbe sahip bir erkektir.

Yong Yong ah~ Tüm hayatımız boyunca birlikte olalım.

Bizler seni her zaman neşelendireceğiz~

Benim düşüncelerim: 

Bunu burda paylaşmak istedim çünkü çok sevimli ve ayrıca Yong Yongie’mize “Seni her zaman seveceğiz ve her zaman neşelendirecek ve destekleyeceğiz” demek istedim!

“Yong Yong” lakabına hayranlık duymaya başladım! Zaten YongHwa en sevdiği lakabı olduğunu söylemişti. Bu, aynı zamanda çocukluğundaki lakabı. Çocukluğuna ve ailesiyle olduğu zamanlara dair birçok sıcacık hatırayı taşıyor olmalı. 

Umarım Yonghwa hayranları onun arkasında sapasağlam durarak ona bir kucak veya buzlu Americano veren ikinci ailesi olabilir. Yalnız veya mutsuz hissettiğinde yanında olacak ve fırtınanın ortasında ona bir kalkan verebilecek bir aile…

Birçok şeyle ilgili karmaşık duygular içindeyim; ama bir şey var ki kesinlikle eminim; o da Yonghwa’nın çok özel biri olduğu ve onu desteklemeye devam edecek olmam. Benim bu tarz bir sevgimi ve desteğimi uzun süre önce kazandı. Hatta sevgim ve desteğim önceye göre daha da sıkı ve güçlü hale geldi. :-)

Yong Yong ah~ Sana tek söylemek istediğim, "Seni çok ama çok seviyorum!!!!"

Olabilecek en büyük haliyle!!!

*Siteden yazı çıkarmak ve alıntı yapmak yasaktır.

Owner of the article/Yazı sahibi: Kay/ ladyoflake 
Çeviri: cage208 @TurkishBoice

[Twitter Güncellemesi] CNBLUE Dünya Turu için çalışıyor


Millet uzun zaman oldu! Ben Yonghwa heh. Tur için çok çalışıyoruz. Eğlenceli ve harika showlar olacağı içime doğuyor. Bütün biletlerin satıldığı haberleri daha çok kendimize güvenmemizi sağlıyor!  Her şeyden öte sizinle Mayıs'ta konserde buluşmayı düşünmek beni çok mutlu ediyor. Bence bunun sebebi, birçok ülkede hayranlarla buluşup konser verebileceğimiz sizlersiniz, her zaman teşekkürler. Dehet... kk Lütfen dört gözle bekleyin, ve tekrar değişmeyen sevginiz için teşekkürler! Sizi seviyorum Boice'larım (Love you ma Boice)

*Siteden yazı çıkarmak ve alıntı yapmak yasaktır.

Eng. Trans: Just_JYH
Türkçe Çeviri: CNBuSrang@TurkishBoice

CNBLUE Tayvan, Singapur ve Hong Kong Konser Biletleri Tükendi


CNBLUE hayranları bayram ediyor! Görünen o ki CNBLUE dünya sahnelerinde uluslar arası çaptaki değerlerini gerçekten gösteriyor! Şirketleri FNC Entertainment'ın yaptığı açıklamaya göre Tayvan, Hong Kong ve şimdi de Singapur konser biletlerinin tamamı satıldı.


Hong Kong konserinin 7.000 kişilik biletleri yaklaşık 5 dakika içinde tükendi. Yoğun istek üzerine normalde planlanan 11 Mayıs'ın bir gün öncesinde 10 Mayıs'ta gerçekleşecek bir performans daha eklendi.

Aynı zamanda Malezya hayranlarını heyecanlandıracak haberlerimiz de var! CNBLUE turunun bir ayağı da Malezya olarak belirlendi ve 24 Ağustos'ta Kuala Lumpur'da Stadium Negara'da konser gerçekleşeceği açıklandı. FNC'den bir görevli şu açıklamada bulundu:"Singapur biletleri çok çabuk tükendiği için Malezya'yı da tura eklemeye karar verdik; çünkü gelen isteklerin çoğu Malezya'dandı." CNBLUE turunu Güney Pasifik Adaları, Kuzey Amerika ve Avrupa'da da devam ettirmeyi planlıyor. 

CNBLUE 2013 BLUE MOON Dünya Turu tarihleri ve ülke bilgileri için TIKLAYIN.

*Siteden çeviri çıkarmak veya alıntı yapmak yasaktır!*

Kaynak/Source: soompi
Çeviri: unDineee@Turkish Boice

(Bilgi) 5. Japonca Single "BLIND LOVE"


5. Japonca single "BLIND LOVE" 24 Nisan'da yayınlanacak.


A Versiyonu


<CD>
1. Blind Love
2. With your eyes
3. Greedy Man
4. With your eyes(Enstrümantal)

<DVD>「MUSIC FOR ALL, ALL FOR ONE」KONSERİ
 Where you are
Get Away
Have a good night
Wake up
Robot
Time is ove
rIn My Head
Blind Love (Klibi)
Blind Love(Special Feature)

B Versiyonu


<CD>
1. Blind Love
2. With your eyes
3. Greedy Man
4. Greedy Man(Enstrümantal)

<DVD>「Robot」Yayınlanma Etkinliği @ TFT HALL 23.12.12
Robot
Get Away
The Way part1 ~one time~
Where you are
Time is over
In My Head

C Versiyonu


<CD>
1. Blind Love
2. With your eyes
3. Greedy Man
4. Blind Love(Enstrümantal)


Blind Love
Söz: Lee Jonghyun
Müzik: Lee Jonghyun, VINYL HOUSE

With Your Eyes
Söz: Lee Jonghyun
Müzik: Lee Jonghyun

Greedy Man
Söz: Jung Yonghwa
Müzik: Jung Yonghwa , Kim Jeyang

*(3 versiyondan birisini alan bunlara katılabilecek)

A. 27 Nisanda Tokyo'da Blind Love etkinliği
B. [Hediyeler] Özel CNBLUE anahtarlık ipi

*Siteden yazı çıkarmak ve alıntı yapmak yasaktır!!

English/İngilizce: cnblue4u
Hazırlayan: nby_jh@TurkishBoice


Jung Yonghwa MK Fashion Blog Röportajı


Dans eden idol grupların moda olduğu 2010 yılında, müzik aleti çalan ve şarkı söyleyen bir erkek grubu çıktı. CNBLUE, yakışıklı olmalarıyla, canlı müzik aleti çalmalarıyla ve ayrıca diğer idol erkek gruplarında olmayan özgür ruhlarıyla müzik sektöründe çok dikkat çekti.

Dört üyenin de farklı çekicilikleri var; ama o, içlerinden en çok dikkat çeken, sahnede bir müdavim gibi "Sesiniz çıksın!" diye bağıran lider ve vokal. Eğer sahnedeki gitarist ve vokal, bağcıkları bağlanmış bir çift deri bota benzetilirse; onun gerçek kişiliği, sıradan ve rahat bir çift spor ayakkabıya benzetilebilir.

Müzik programlarında gördüğümüz sert bakışları ve isyankarlığından eser yoktu. Gri tişört ve kot pantolonla gençliğin tazeliğinin havasıyla karşımıza çıktı.

En sevdiği ve fiyatına bakmaksızın aldığı moda eşyası, spor ayakkabısı. "Ben, her çeşit spor ayakkabı alan biriyim. Genelde mağazalara giderim, ayakkabı denerim ve alırım. Kıyafetler için de aynısı geçerli. Böyle şeyleri asla online (internetten) almam."

Yakın bir zamanda, hep gördüğümüz geniş parlak kübik küpelere ek olarak Rolling Stones logolu yeni bir küpe taktığını fark ettik. "Takılar içinde sadece küpelerle ilgileniyorum. Eskiden yüzük ve bileklikleri de çok severdim; ama şimdi çok fazla takı takmayı rahatsız edici buluyorum. Yüzük takarken gitar çalmak hiç rahat değil; bu yüzden vazgeçtim. Saatler koleksiyon; bu yüzden arada bir takıyorum.



Kendi yaşındaki erkekler gibi o da modayla ilgileniyor. Ama, takım elbise giymesini gerektirecek çok fazla etkinlik olmadığını; bu sebeple hep basit tişörtler ve kot pantolon giyindiğini söyledi.  Takım elbise giyebileceği ödül törenlerine katılmak istemesinin asıl sebebi bu. Gülümseyerek şöyle diyor, "Bence ben en çok, takım elbiseyle yakışıklı görünüyorum."

Yonghwa gerçekten resmi takım elbiseyle uyumlu, uzun ve zayıf bir vücuda sahip. "Özel fiziksel egzersiz yapmıyorum. Sadece zaman zaman vücut şeklimi korumak için egzersiz yapıyorum. Yemek yemeği seviyorum; bu yüzden diğer idoller gibi yediğime dikkat etmiyorum veya diyet yapmıyorum."

O, diyet yapmadan, iyi bir vücuda sahip ve ayrıca herkesin estetik ameliyatı olduğu bu çağda, hiç estetik ameliyatı olmadan temiz bir cilde sahip. Bazen beliren çift göz kapaklarıyla büyük gözleri, her nasılsa bir Batılının öne çıkan gözlerinden daha çekici. "Gözlerimi seviyorum. Özellikle gözümün altındaki beni, sırf benzersiz olduğu için çok seviyorum. Sadece benim gözümün altında ben var. Yüksek (belirgin) elmacık kemiklerimi sevmiyorum. Güldüğüm zaman çok belirgin elmacık kemiklerim kamerada mutlaka görünür."

Televizyon programlarına çıkmak için çok sık makyaj yapmak zorunda olan birinin, çok kolay sivilcesi çıkabilir. Ama biz onun sadece mükemmel ve bronz tenini görüyoruz. "Yüz bakımına gidiyorum; ama evde cildime çok özen göstermem. Biri bunlarla ilgilenmezse el kremi bile sürmem." 



Yaşıtlarıyla karşılaştırılınca, 25 yaşındaki Yonghwa, bu sektöre çok daha erken başladı ve çok şey deneyimledi. Bu yaşta insanlar kızgın olurlar, birilerine kızarlar veya canları istediği zaman arkadaşlarıyla takılırlar. Eğlence programlarına katılan bütün yıldızlar, televizyonda mutlu yüzlerini gösterir; bazen belli bir sebep olmaksızın gülümsemek zorundadır. O, bazen sesli sesli kahkaha atacağı kadar mutlu anların olduğunu söylüyor.

"Konserler en mutlu olduğum zamanlar. Şarkı söylediğim zaman, hayranlarla tekses olma hissi, sahnenin aşağısından herkesin alkışını duymak... Konserle ilgili her şey beni tatmin ve mutlu eder."

CNBLUE yaklaşan Dünya Turu için hazırlanıyor. Onlar sadece Kore'de değil tüm dünyada isim yaptılar. "En büyük hayalim, Billboard Listesinde bir numara olmak; tıpkı tüm dünyaya Kore müziğini tanıtan ve herkesin Kore müziğini fark etmesini sağlayan Psy sunbaenim gibi." Bu sözleri hiç tereddütsüz söylerken gözleri, röportaj boyunca hiç olmadığı kadar kendinden emin bakıyordu. Ama hemen muzip bir tonla, "Hadi, Mayıs ayındaki konserlerde görüşelim." dedi.; aynı adamdaki saflık ve profesyonel tutkuyla.



Bizimle samimi bir şekilde, arada Busan aksanıyla da konuşan Jung Yong Hwa, sahnede gösterdiği sert ve asi imajından tamamen farklıydı. Hiç rol yapmıyordu (çok doğaldı). Bir çaylakken belirlediği aynı hedefe ulaşmaya çalışan Yonghwa, kendi yolunda sakin bir şekilde ilerliyor. Hadi beraber bekleyelim; CNBLUE'nun müziğinin New York Times Square'de çalacağı ve dünyadaki tüm insanları çıldırtacağı bir gün gelecek.


*Siteden yazı çıkarmak ve alıntı yapmak yasaktır.

Kaynak/Source: @justjyh
Çeviri: @CNBuSrang @TurkishBoice

[23.03.13] Hidden Singer ~ Yong Hwa & Jung Shin



video cr: 로하 아

[24.03.13 | Video | Program] Running Man 138. Bölüm




Konuklar: Lee Jong Suk, Kim Woo Bin, Lee Jong Hyun, Min Hyo Rin ve Kim Soo Ro.

video cr:KhoaiLangKpop

[24.03.13] Twitter Güncellemesi ~ Kim Soo Ro


: Şimdi bu fotoğrafı size gösterebilirim~~~^^♥ㅎㅎ Gerçekten çok eğlenceliydi!ㅎㅎ
: Now I can show you this photo~~~^^♥ㅎㅎ It was really enjoyable!ㅎㅎ
: 이제야 이사진을 푸네요~~~^^♥ㅎㅎ 너무 즐거웠어요!ㅎㅎ

*Siteden yazı çıkarmak ve alıntı yapmak yasaktır.

Çeviri: MinSea @TurkishBoice
Eng Trans: cnbjonghyun