İMZA KAMPANYASI

BAŞLANGIÇ - BÖLÜM 1



~Bölüm 1~

***
Ezgi alevler saçan gözleriyle hızla genç adamın yanına geldi ve tam boğazının altına bir yumruk savurdu. Adamın bu beklenmedik hamleye karşı sağa doğru eğilmesi sadece darbenin yönünü değiştirmiş ve yumruk omzuna denk gelmişti. Omzunu tutarak sendelerken durmaya niyeti olmayan Ezgi ikinci hamlesini yaptı.

***
Ezgi dalış saatini ve tüpündeki hava miktarını kontrol edip badisine yukarı çıkmaları için işaret verdi. Bu, bugüne kadar daldığı en muhteşem gemi batığıydı ve aslında hiç yukarı çıkmak istemiyordu. Yalnız olsa belki çıkmazdı bile. Ama yanındaki arkadaşının onu bırakmayacağını biliyordu ve onu da kendisiyle birlikte riske atmak istemiyordu. Yüzeye çıkmadan hemen önce geminin lacivert sudaki siluetine son kez baktı. "Ölmek için nefes kesici bir yer. Efsanelerdeki denizkızları gibi bir son olabilirdi." diye düşündü ve yukarı doğru palet çırptı.

Gece yatmadan önce çektiği batık fotoğraflarına son kez  bakıyordu. İlk aldıkları zamandan beri onunla uyuyan köpeği Konchan yatağına çoktan yayılmıştı. Gözleri kapalı olsa da kulaklarını dikmiş, Ezgi'nin yanına gelmesini bekliyordu. İçinden geçenleri anlattığı tek canlı Konchan'dı. Ailesi kızlarının ekstrem sporlara merak sarmasına başlarda ılımlı yaklaşmış ve geçici bir heves olduğunu düşünmüştü. Fakat zaman geçtikçe bu merakının tehlikeli bir hal alması ve her sözlerini dinleyen Ezgi'nin sadece bu konuda taviz vermemesi onları çok endişelendirmişti. 

Ailesinin, şehrin en iyi terapistine gitme isteğine Ezgi karşı bile çıkmamıştı. Terapisti Fatoş Hanım'la herkesle konuştuğu gibi konuşarak neşeli sohbetler gerçekleştirmişti. Bugüne kadar hiçbir hastasında başarısız olmamış olan Fatoş Hanım iki ayın sonunda, yaptıkları son seansta kendini tutamayarak isyan etmişti. "Ezgi neden böyle olduğunu anlayamıyorum! Herşey harika görünüyor. Çözemiyorum!" Bu son seansları olmuştu ve sonrasında ailesi başka birisini görmesi konusunu bile açmamıştı.

Ezgi eskisine göre farklı hissettiğini bir süre önce fark etmişti. Korku hissetmiyordu, hiçbir şey onu korkutmuyordu. Ölüm dahil hiçbir şey. Birçok şey denemişti. Çoğu kişinin cesaret edemediği bir batığa dalmak, zirve tırmanışı (dondurucu soğukta zirveye varmasına ramak kala ayağını attığı karlı zeminin hareket etmesiyle hızla aşağı kaymaya başlamıştı. Düşmek üzere olduğu uçurumun kenarına son anda yanındaki baltayı saplamasıyla kurtulmuştu. Bu olayı ailesi dahil kimseye anlatmamıştı); bungee jumping (bir aile tatilinde karşısına çıkmıştı. Annesinin aşağıdan gelen çığlıkları nedeniyle bir sonraki daha yüksekten yapacağı atlayışta yalnız olması gerektiğine karar vermişti) bu zamana kadarki denemeleri olmuştu. İşe yaramamıştı. Adrenalin evet vardı, ama korku hissetmiyordu.

Hayatında en çok sevdiği ve değer verdiği şey abisi olmuştu. Çocukken aynı odada kalırlardı ve abisi her gece ona eğlenceli hikayeler anlatırdı. Hayata bir kere gelindiğini, tadını çıkarmaları gerektiğini ve bunu her zaman birlikte yapacaklarını, hayallerinin peşini asla bırakmamasını abisinden dinleyerek büyümüştü. Abisi onun için çok özeldi, başka hiç kimseye benzemezdi. O, Ezgi'nin kahramanıydı.

Ezgi'nin gözü başucundaki CD'ye takıldı. Yanından hiç ayırmadığı, abisinin amatör grubuyla son konserinin tek kaydı. Daha öncekileri çekmediği için hep pişmanlık duymuştu. Abisinin hayali her zaman müzik olmuştu. Üstelik oldukça iyiydi. Grubunun gitaristi ve kurucusuydu. Ama bir gün aniden müziği bırakmaya ve ailesinin gitmesi için baskı yaptığı Amerika'daki Ekonomi bursunu kullanmaya karar vermişti. 

Abisi geldiği daha ilk tatilinde değişmiş görünüyordu. Ezgi'ye geçici heveslerin insana sadece vakit kaybettireceğini, hayallerinin peşinde koşmaktansa iyi, ona ileride rahat sağlayacak bir bölüme girmek için çalışmasının akıllıca tek karar olduğunu anlatmıştı. Ezgi karşısındaki ciddi, yabancılaşmış genç adama hayretle bakmıştı. Abisi, artık eski abisi değildi. Bu, Ezgi'nin kalbini çok kırmıştı. Yaşama karşı tüm hevesini kaybetmesi yaşadığı bu büyük hayal kırıklığından mı geliyordu, emin değildi. Düşünmek istemiyordu. 

Ailesi Ezgi'nin Amerika'ya, abisinin yanına okumaya gitmesini istiyordu. Ezgi'yse uzun süre önce müziklerini dinlemesiyle başlayan ilgisinin odak noktasına, Güney Kore'ye gitmeyi kafasına koymuştu. Seoul National University'e gitmek için bu sene tekrar sınava girmişti ve bu hafta açıklanmasını bekliyordu. Sadece 3 kişi seçilecekti, bunlardan biri olmalı ve abisinden olabildiğince uzakta yaşamalıydı.

Işığı kapatıp Konchan'ı gıdıklayarak yana kaydırdı ve yatağa girdi. Gece lambasının loş ışığıyla aydınlanan en sevdiği grubun posterindeki Jonghyun'un asi duruşuna son kez baktı ve gülümseyerek uykuya daldı.


****

Ezgi büyük bir acıyla gözünü açtı. Yerdeydi, karşısında üç adam vardı. Daha az önce uykuya dalmıştı, neler oluyordu? Rüya mı görüyordu? Dudağında bir sızı hissetti. Parmağıyla dokununca canı yanarak irkildi, dudağına dokunduğu eline baktığında kan gördü. Bu nasıl bir rüyaydı! Niye bu kadar gerçekti! Neler oluyordu! Kafasında çığlık çığlığa sorular dönüyordu. O sırada karşısındakilerden birinin elinde çantasını gördü. Adam çantayı karıştırdı, içinden CD’sini çıkarıp çevirerek ne olduğuna bakmaya başladı. Ezgi’nin gözleri kocaman açıldı.

-“Abimin tek kaydı…”

Ezgi bir anda içinde hızla yükselen sinir ve nefret dalgasını hissetti. Yerdeki elleri yumruk haline gelmişti ve dişlerinin arasından nefes almaya başlamıştı. Hızla ayağa kalkan Ezgi kendini kaybederek adamların üstüne yürüdü.

****


Gezinmek için muhteşem bir havaydı. Deniz havası alıp tek başına kalabilmek için uzun süredir bugünü bekliyordu. Genç adam planladığından çok farklı geçecek olan günden habersiz gülümsedi ve motorunun hızını artırdı. 

Bir sokağın yanından geçerken üç adamın arasında bir kız gördü. Kavga mı ediyorlardı? Evet, bir şeyler olduğu kesindi. Küçük bir kıza karşı üç adam mı? Hayır, buna asla göz yumamazdı.

Geri dönerek motorunu park edip hemen sokağa koştu. Yüzünü göremediği kız duvara tek kolunu yaslamış başı önünde derin derin nefes alıyordu. Yerde üç adam inleyerek ve sürünerek ordan uzaklaşmaya çalışıyordu. Bu narin kız mı yapmıştı yani bunu? Şu yerde yatanlar benden daha çok şaşırmış olmalı, diye düşünerek şaşkınlığına rağmen kendi kendine gülümsedi. O sırada gözü yerde duran çantaya ve yanında duran CD’ye takıldı. Eğilerek yerden aldı ve kızın durumuna bakmak için ona doğru bir adım attı. Onu hisseden Ezgi başını çevirdi. Açık uzun saçları terden yanağına yapışmıştı. Koyu kahverengi gözleri o kadar derin ve hüzünlü bakıyordu ki genç adam olduğu yerde kalarak gözünü alamadan ona bakmaya başladı. Ama onu gören Ezgi’nin tepkisi bambaşka olacaktı.

Ezgi alevler saçan gözleriyle hızla genç adamın yanına geldi ve tam boğazının altına bir yumruk savurdu. Adamın bu beklenmedik hamleye karşı sağa doğru eğilmesi sadece darbenin yönünü değiştirmiş ve yumruk omzuna denk gelmişti. Omzunu tutarak sendelerken durmaya niyeti olmayan Ezgi ikinci hamlesini yaptı. Ama karşısındaki bu sefer hazırlıklıydı ve eğilerek yumruğu boşa çıkardı. Ezgi’yi kollarından tutarak çevirdi ve ona arkadan sıkıca sarılarak kitledi. Ezgi tüm gücüyle çabalasa da genç adamın güçlü kollarından kurtulmayı başaramadı. Adam nefes nefese konuştu.

-Sakin ol. Sana zarar vermek istemiyorum. Sadece yardım etmek istemiştim.

Ezgi derin bir nefes aldı ve bir faydası olmadığını anlayarak çabalamayı kesip kendini serbest bıraktı. 

-Şimdi seni bırakacağım. Bana saldırmayacağından emin olabilir miyim?

Ezgi bir şey söylemeden sadece başını salladı. Onu tutan kolların gevşemesiyle Ezgi vakit kaybetmeden ondan uzaklaştı ve kim olduğunu inceleyebilmek için yüzünü ona döndü. Karşısında uzun boylu, motor kasklı biri vardı. Gene bir şey söylemeden ve şüpheyle bakan gözlerini karşısındaki genç adamdan çekmeden elini ona doğru uzattı. Adam hemen önündeki çanta ve CD’yi alarak Ezgi’ye verdi.

-Çantada hayatını riske atacak kadar değerli ne vardı, merak ettim.

Ezgi soruya yanıt vermedi. CD’yi eline aldı ve çantasına koymadan ona bakmaya başladı.

-Bugüne kadar bir kopyasını almadığım için aptal olmalıyım.

Ezgi başı önünde kendisini sakinleştirip düşünmeye başladı. Mantıken bu bir rüya olmalıydı, başka bir açıklaması olamazdı. Zaman yolculuğu, alternatif evren ve bu tarz konularda son zamanlarda çok kitap okumuştu. Bilinçaltı şu an ona bir oyun oynuyor olmalıydı. Ama bir rüyaya göre fazla ayrıntılı ve netti. Nasıl? Neden? 

Ezgi bir anda aklına gelen başka bir düşünceyle irkildi. Yoksa… Dünkü dalıştan sonra ilk defa uyumuştu. Tüm kurallara uyarak dalışını tamamlamıştı, ama gene de beyninde bir baloncuk oluşmuş olabilir miydi? Yoksa şu an komada mıydı? Bir an nefesi kesildi. Bu durumdan nasıl çıkacağına ve gerçekliğine dair hiçbir fikri yoktu. Dudağındaki sızıyı tekrar hissetti. Bu… bu fazla gerçekti. Karmakarışık düşüncelerinden onu dünyaya döndüren karşısındaki adamın konuşması oldu.



-Sen iyi misin?

Ezgi gözlerini adama çevirdi. Başında hala kask vardı. 

-“Bu benim bilinçaltımsa karşımdaki abim olabilir mi?” 

-Yüzünü görmeme izin verir misin?

Genç adam kısa bir süre duraksadı. Yavaşça kaskı başından çıkarmasıyla gülümseyerek bakan gözleri ve yüzü ortaya çıktı.

Ezgi bir süre konuşamadan sadece ona baktı. Jonghyun karşısında duruyordu ve ona gülümsüyordu. İçindeki fangirl avaz avaz bağırmaya ve havai fişekler atmaya başladı.

-"Bu Jonghyun!!!!!"

Ezgi şaşkınlıktan açık kalan ağzını kapatmaya ve kendini toparlamaya çalıştı. İçindeki fangirle fırça atarak onu susturdu.

-"Sen böyle biri değilsin Ezgi. Kendine gel." 

Bir anda, daha birkaç dakika önce ona saldırdığı aklına geldi ve kendisine ölümüne kızdı. Şaşkınlığını üstünden atar atmaz konuştu.

-Sen olduğunu bilemezdim. Özür dilerim. İyi misin?

Başını sallayarak Ezgi’nin yüzüne bakan Jonghyun’un gülümsemesi kızın dudağını görünce kayboldu ve kaşları çatıldı. 

-Sen darbe almışsın. Dudağın kanıyor. Bir şeyler yapmalıyız, benimle gelmelisin.

Birkaç saniye içinde Ezgi’nin kafasından bu sorunun cevabıyla ilgili onlarca şey geçti. Durumuyla ilgili az önce aklından geçen ihtimalleri hatırladı ve omuzlarını silkti. Gerçekmiş gibi acı hissetse de, neler olduğunu çözemese de hala korku duymuyordu. "Peki, oyunu kuralına göre oynayalım", diye düşündü. 

Jonghyun’a baktı ve gülümsedi. Son zamanlarda her gün yaptığı gibi anı yaşayacaktı ve niye burada olduğunu çözecekti. Karar verdi ve aklındaki tek düşünceye odaklandı.

-Hadi başlayalım o zaman!



2 yorum:

Gerçekten müthiş bir başlangıç olmuş devamını dört gözle bekliyorum. Kurgu gerçekten sağlam üstelik konu sırf jonghyun'a bağlı ilerleyecekmis gibi görünmüyor. Yani Ezgi'nin hayatı klasik fangirl hikayeleri gibi vıcık vıcık bir anlatımla örülmemiş. Notalar ve Sözler hikayesini de çok beğenmiştim. Emeğinize sağlık. :)

Ellerine sağlık, çok gizemli bir başlangıç olmuş :) Fantastik hikayelere bayılırım, bu da öyle olacak gibi görünüyor, hadi hayırlısı bakalım ^^
Kolay gelsin...:)

Yorum Gönder