Yonghwa her
zaman iş başında gibi göründüğünden ona özgür olup olmadığını sordum.
“Kendi
çizdiğim belirgin sınırlar içerisinde özgürüm” diye yanıtladı.
MHIYD
dizisindeki Park Seju dönüşümlü bir karakter. Acaba Jung Yonghwa’nın da kendisi
için çizdiği sınırları aşabileceği bir gün gelecek mi? Bir gün çizgiyi aşsa
bile muhtemelen o hiçbir şey olmamış gibi gülümserdi.
-Röportaj-
S: Dizi setinden direkt buraya geldiğinden yorgun olmalısın.
YH: Sorun
değil, her zaman dizi çekiminden keyif alıyorum.
S: MHIYD dizisinden hem karakterin hem de kendin için yüksek beklentilerin olmalı.
YH: İlk kez kendimden yaşça büyük bir karakteri
canlandırdığım için bundan hoşlandım. MHIYD, yaklaşık iki yıl sonra benim ilk
dizim, bu yüzden, önceki işlerimi izlediğimde “Artık epey yaşlandım.” diye
düşündüm.
S: Epey
yaşlandın mı? Ne gördün ki?
YH: Ekranı
gördüm (gülüyor). Yaşlılık değil ama
“You’re Beautiful” zamanlarında sanki bebek gibiydim. Önce (Park) Shinhye ile
oynamıştım ama bu kez sunbaelerimle/kıdemlilerimle çalışıyorum bu yüzden
öğreneceğim çok şey var. Programdan dolayı yorulsam bile çekimlerden çok büyük
keyif alıyorum.
S: Park
Seju’yu oynamadan önce hazırlık yapmak için düşündüğün bir şeyler var mıydı?
YH: Rolü
canlandırmadan önce, bile bile, özel
olarak bir şeyleri nasıl yapabilirim diye düşünmeden başladım. Önceki işlerimde
oyunculuk dersleri almıştım ve karakterlerin içlerine nasıl girebileceğime
çalışmıştım, ama bu kez rahat olmaya çalışıyorum. Park Seju’yu sanki gerçekten Jung
Yonghwa gibi hissetmeye çalışıyorum, bu tarzda ilerliyorum. Bu, rol yapmayı
daha da kolaylaştırdı.
S: İnandığın
şeyden emin misin?
YH: Evet. Hayal ettiğim doğru olandır
düşüncesiyle ilerliyorum.
S: Burada
dizilerle alakalı rakamlar var. Reytinglerden bahsediyorum. Bu gibi şeylerin
ötesinde sen “Oyuncu Jung Yonghwa” olarak hayli memnun görünüyorsun.
S: Sanki tüm
duygularını açığa vurmuyorsun, biraz bastırarak ifade ediyorsun gibi
hissediliyor.
YH: Bu
şekilde anladığınız için müteşekkirim. Önceki rollerimi izlediğimde, kendimi bastırdığım yerler var bu yüzden oradakinin ben olmadığı o kadar açık bir şekilde görülüyor
ki. Şimdiyse, zaman zaman kendi ifadelerim ortaya çıkmış gibi oluyor, bu daha
gerçekçi ve iyi görünüyor.
S:
Genellikle kibar rollerde oynadın. Park Seju da öyleydi. Gerçek
hayatta bulunması gerçekten zor insanlar… (gülüyor)
YH:
Haklısınız. Böyle insanlar olmasının imkanı yok.
S: Ben
Mirae’nin Park Seju’yu seçmesini isterdim.
YH: Ben de! Gerçekten
sonunda beni seçmesini istiyorum.
S: Dizideki
durum gerçek hayatta olsaydı, sence şansın daha fazla olur mu?
YH:
Kesinlikle. Şu an Park Seju sinirlerimi bozdu.
YH: Park
Seju, Mirae’den çok hoşlanıyor… oh, yine aksanlı konuştum.
S: Sorun
değil. Aksanlı konuşabilirsin, bu bir video röportajı değil.
YH: Ah,
haklısınız. Mirae için çok fazla şey yapıyor, (Seju’nun durumu için) bu, çok
kırıcı değil mi~? (Busan aksanı)
S: Orada
sinirlerine iyi hâkim oluyorsun (gülüyor)
YH: Bazen
sette Eunhye nunaya “Lütfen benim farkıma var.” diyorum. O zaman o da, “Benim
istemediğimi mi sanıyorsun? Ama senaryo böyle söylüyor” diyor. (gülüyor)
S: Dizi setinin koşullarını anlamaya başlamış olmalısın. Enerjini karakterin içine girmek için harcamak zorunda olmak yorucu olmalı.
YH: Fiziksel
olarak yorulmak çok fazla problem değil. Ama uzun repliklerim olduğunda…
(gülüyor)
S: Sahnede
olman, sette gerekli olan uyumu çabuk sağlamana yardımcı olmuş olmalı. Dizi
çekimiyle eş zamanlı olarak bir de Japonya’da (konser) turu yapıyorsun. Bunun
mümkün olması müthiş.
YH: Oh, çıktığımız
tur aynı zamanda “Arena” turu (gülüyor). Bu aslında her konser sonrasında pestilimin çıkması demek. Ama setteki enerji ile sahnedeki enerjinin biraz farklı
olduğunu düşünüyorum. Konserde enerjimi dinleyenlerden alıyorum aslında.
S: Yakında
çıkışının 5. yılı olacak. Müziğini, oyunculuğunu ve kendi çevrendeki düzeni
nasıl kontrol ediyorsun?
YH: Dizi
çekiminin ortasındayken, Japonya’ya uçup ve 2 konser verip tekrar sete
dönecektim… Çünkü sahne almak zorundayım, boğazıma/sesime dikkat etmek
zorundayım, vücuduma/sağlığıma dikkat etmek zorundayım. İlginç bir şekilde, hepsini
başarılı bir şekilde tamamladıktan sonra başarmış olmanın verdiği his çok
değerli. Daha çok sorumluluk sahibi biri oluyorum ve daha çok şey öğreniyorum.
S: Ama sahnede
her zaman aynı olamayabilirsin. Bazen yığılıp kalabilirsin.
YH:
Kesinlikle. Bir takım olarak yer aldığımız sahne, sadece ben elimden gelenin en
iyisini yaptığım için her zaman başarılı olmayabilir. Yalnız sahne aldığımda,
sahneye çıkmadan önce çok stresli olurum. Sahne almadan önce sanki bir sınava
giriyormuş gibi hissederim. Bunu iyi yapmalıyım, başarılı olmalıyım diye
durmadan kendi kendime söylenirim. Küçük bir hata yaparsam, moralim bozulur.
Bugünlerde, sahne hakkındaki hissettiğim baskıyı “keyif almak” olarak
değiştirdim. Çok yoğun bir programın ortasında sahne aldığımda daha çok
eğleniyormuşum gibi gözüküyor. İzleyenlerin de daha çok keyif aldıkları
görülüyor. Şimdi sahneden daha fazla keyif alabilmek için düşüncemi
olgunlaştırıyorum.
S: Hayat tarzın bir rockstar’dan biraz farklı görünüyor. Bugün tanıştığım
kişi parlayan biriyken aynı zamanda sessiz ve aklı başında.
YH: Kesinlikle korkusuz bir “rock”çının doyumunu yaşadığım
zamanlar oldu; ama bu benim kişiliğim değil. Bu yüzden aynı şekilde yaşamak
zorundaymışım gibi hissetmiyorum. Kendim gibi olmasaydım, o şekilde yaptığım
müzik de beni yansıtmazdı. Rock müziğin içinde, kendi tarzımla çalışıyorum.
Açıkçası müziği, kendimle doldurmak istiyorum.
S: Ne kadar çok kişi seni izlerse, o kadar fazla spekülasyon ve
yanlış anlaşılma yaşarsın. Böyle şeylere dikkat ediyor musun?
YH: Bu gibi şeylere dikkat edecek tarzda birisi değilim. Genellikle
yaptığım tercihlerden pişmanlık duymam. Ama standartlarımı çiğnemeyi kabul
edemem. Eğer çizdiğim sınırları aşmak üzereysem, doğal olarak kendimi
sınırlandırırım. Yoldan çıktığımda olacağım durumu hayal ederim ve öyle
ilerlerim. Bu çok can sıkıcı. Bir kere de olsa o sınırı geçmeliyim ama bu kolay
değil.
S: Sonradan pişman olmayacak mısın?
YH: Muhtemelen olurum. Ama şu anda yapmazsam bir daha hiçbir zaman
yapamayacağım çok şey var. Çok sıkı çalışmalıyım.
S: Şu anda bu kadar sıkı çalışıyor olmanın altındaki temel amaç ne?
Zengin olduğu için mutlu olacak tarzda biri değilim. Amacım istikrarlı
bir şekilde çalışmak. Her adımda bir seviye atlamanın getirdiği hazzı ve tatmin
duygusunu seviyorum.
S: 25 yaşında “normal yaşam”ı olan diğer insanları
kıskanıyor musun?
Kıskanıyorum. Ama diğer taraftan da arkadaşlarımın kıskandığı bir
hayatı yaşıyorum. On binlerce insanın önünde sahne alabildiğim bir
pozisyondayım, tabii ki buna katlanmalıyım. Bir şeyim varsa diğerinden vazgeçmeliyim. Bu duruma katlanamazsan hiçbir şey yapamazsın.
S: Bunlar 25
yaşındaki birinden kolayca duyulabilecek şeyler değil.
YH: Ben
yaşlı mıyım? (Gülüyor)
S: Erken
yaşta olgunlaşmışsın.
-Editörün Notu-
-Editörün Notu-
Jung Yonghwa
fotoğraf çekimi için MHIYD setinden koşarak geldi. Neredeyse gece yarısı
olmuştu. Bu kez bir araya gelen ekip, Jung Yonghwa ile bir veya iki kez
birlikte çalışmış kişilerden seçilmişti. Onu iyi tanıyanlar ama bu kez onu
farklı göstermek isteyenler. Ekipler, yoğun çalışma programlarıyla bilinirler
ama Jung Yonghwa sevgisiyle uykularından fedakârlık edip sete geldiler. Jung
Yonghwa’nın insanlarla tanıştığında yaptığı özel bir alışkanlığı var. Şaşkın bir
tavşan gibi gözlerini açarak onlara bakar ve kocaman gülümser. Ondan daha nazik
kimse yok. Esprili hareketler ve yüz ifadeleri bu çekimde yasaklandı. Çekim
boyunca ona, “Gülüp, şakalaşmayı bırak~” deyip durdum. Çekim bittiğinde de “Şimdi
istediğin gibi oynayabilirsin.” dedim. O yüzden o da bu fotoğraf da zıpır haline
geri döndü. Biz de keyifle ona katıldık. Editör Cho Hana
0 yorum:
Yorum Gönder