Nemli ve sıcak yaz çoktan geldi, şu an gece olmasına rağmen hava hala ılık. Gecenin geç bir saati olsa da fotoğraf çekimleri klimalı bir yerde yapılacak.
Kang Minhyuk bugün gri tişört, kot pantolon ve Nike spor ayakkabısı giyiyordu. Bu kibar genç adam ortama yeni bir hava verdi.
Herkesi selamladıktan sonra çalışanlardan kalan guo ba’yı gördü ve oturup “Guo ba yemeği çok severim” dedi. Akşam yemeğinde de guo ba yemesine rağmen tüm tabağı yiyerek, kıyafetlerini değiştirmeye ve makyajını yaptırmaya gitti. Mutlu görüntüsü herkesi gülümsetti. O andan itibaren Kang Minhyuk eski bir arkadaş gibi hissettirmeye başladı. Fotoğraf çekimleri sırasında saf ve insana yakınlık duygusu veren özel bir hisse sahipti.
Bugünkü fotoğraf çekiminin konusu, BLUE BOY. Kang Minhyuk’un blue (hüzünlü) gözlere sahip olmasını; ama her zaman herkes için bir korunak gibi olan gülümsemesini göstermesini yansıtıyor.
Ceci: Sence nasıl birisin, blue (hüzünlü) olduğunu düşünüyor musun?
Minhyuk: Yarı yarıya. Belki de hayır? Duruma bağlı.
Hüzünlü şarkıları sevdiğimi düşünürsek, o anlarda daha hüzünlü hissediyorum. Ama bu tarz bir hüzün, üzgün olmakla ilgili değil; sadece sessiz ve sakin olmakla ilgili. Ayrıca küçüklüğümden beri flüt ve piyano çalmayı öğreniyorum, belki bundan da etkilenmiş olabilirim. Konserlerde eğlenceli ve hareketli şarkıları sevsem de, duygulu ve yavaş/slow şarkıları çalarken daha çok konsantre oluyorum.
Ceci: Ah, eskiden flüt ve piyano çalmayı mı öğrendin?
Minhyuk: Bateriye aşık olmadan önce klasik müziği çok severdim. Bateri sayesinde müzikal anlayışımı ortaya çıkarabilmem daha da kapsamlı hale geldi.
Ceci: Heirs’ten Yoon Chan Young karakterinin bir hayranı olarak hep sormak istemişimdir, “Başından beri duygusal olarak zengin biri miydin?” Sanırım seninle 4 saati beraber geçirdikten sonra cevabı biliyorum, sen kesinlikle duygusal olarak zengin birisin.
Minhyuk: Beni böyle gördüğünüz için teşekkür ederim. Bugün ortam çok güzel, bu yüzden daha duygusal hissediyorum. Ama bir sanatçı olarak, daha hassas olmak normal. Çok sinirlendiğim zamanlar da oluyor; ama huzuru seven biri olduğum için kendimi kontrol etmeye çalışıyorum. Kısaca uyumlu diyebiliriz benim için. Bu açıdan bakarsanız büyük ihtimalle duygusal açıdan zengin biri değilim.
Ceci: Bize bizzat kendi tasarımın olan çiçek buketini gösterdin, hatta bunu tasarımcımıza bile gösterdin. Merak ediyorum, çiçeklere nasıl böyle ilgi duymaya başladın? Bu erkekler için nadir rastlanır bir durum.
Minhyuk: Küçük minik şeyleri her zaman sevmişimdir, hatta iç (mekan) dizaynı bile. Çiçeklere ilgi duyacağımı hiç düşünmediğim için bu durumu çok büyüleyici buluyorum. Büyük ihtimalle bir an çiçeklerin dikkatimi çektiğini fark ettim ve çiçekleri sevmeye başladım. Her bir çiçekle buket yapmaya başladım. Sanırım bu bir hobi. Fakat çiçekçilerde çiçekler o kadar pahalı ki ben bile çiçek bulmak için o çiçek dükkanlarına gidiyorum. Ama o çiçek dükkanları sadece gece 12’de açılıyor. Çiçeklerle bir şeyler yapmak bana enerji veriyor, ayrıca zamanımı güzel bir şekilde geçiriyorum. Dahası, “Lütfen bana güzel çiçekler verin” cümlesinin enerjisini seviyorum, Çoğu günler çok vaktim olmasa da her fırsat bulduğumda o çiçek dükkanlarına gidiyorum. Hala çiçeklerle dekorasyon yapmak benim için zor; ama bir çiçek buketi tamamladığımda çok mutlu oluyorum.
Ceci: En çok hangi çiçek türünü seviyorsun?
Minhyuk: Çiçek buketlerini zenginleştirmek için kullanılan küçük çiçekleri. Mor olanlarını sık sık kullanırım. Küçük mor çiçekler, “Sonsuza kadar” anlamını taşır. Belki de sırf bu sebeple, sadece mor çiçekleri kullansam bile (buketin) çok şirin olduğunu düşünüyorum.
Ceci: Çiçekleri kime veriyorsun?
Minhyuk: Kendime. (Gülüyor ve fotoğrafları gösteriyor) Burası benim odam. Çiçekleri birine hediye olarak vermenin ardında çok büyük bir anlam yattığını düşünüyorum.
Ceci: Şu anda aşka bakış açın nedir?
Minhyuk: Çiçekleri aşkla ilişkilendirmek zorunda mısınız? Bir ilişkim olursa, her şeyden vazgeçebilecek bir karaktere sahip olduğumu düşünüyorum. Onunla hemen evlenmesem de ona kadınım gibi davranırım ve sonsuza kadar sevgilim olacağını hayat felsefem kabul ederim.
Ceci: Son zamanlarda eğlence programlarına çok çıkıyorsun, eğlenceli sektörü hakkında ne düşünüyorsun?
Minhyuk: Eğlence benim genlerimde yok. Ayrıca çok komik/eğlenceli bir konuk da değilim; ama eğlence programına çıkmak, komik olmak demek. Bir senaryoya bağlı kalmayan programları seviyorum, o zaman rahatça oynayabiliyoruz.
Ceci: Heirs’deki oyunculuğunla bir ödül kazandın, oyunculuk yapmaya devam etmek istiyor musun?
Minhyuk: Bu isteğimi dile getirmek benim için zor. Oyunculuk yapmayı seviyorum ve iyi bir oyuncu olmak istiyorum. Dizi ne kadar iyi olursa olsun, eğer rol bana uygun değilse bu çok belli olur. Eskiden hiç düşünmeden her rolü kabul ederdim; ama şimdi her projede iyi yapabilmenin mümkün olduğunu düşünmüyorum. Bazı roller sadece bazı kişilere uygundur diye düşünüyorum. Sadece bana uygun olan roller için evde sabırla bekliyorum.
Ceci: Asya Turunuz ile yoğun musun?
Minhyuk: Evet. Şu an Can’t Stop Asya Turundayız, geçen yıl da Dünya Turuna çıkmıştık. Bu yıl Asya turumuza odaklanacağız. Aslında yarın sabah 6’da Guang Zhou’ya gitmek için hava alanına gideceğiz. Sonra Pekin ve Tayvan’a gideceğiz. Programımız çok yoğun ve bugün de çok uyuyamayacağım gibi gözüküyor (Çekimler gece 12’de bitti). 4 saat uyku ne uzun ne de kısa. Bu sadece bir iki kere yaptığım bir şey değil; yine de uçakta uyuyabildiğim için sorun yok.
Ceci: Bu röportaj için Kang Minhyuk’la ilgili araştırma yaptık ve 2011’de seslendirdiğin Star adlı şarkıyı bulduk. Çok da güzel söylemişsin, şarkı söylemek istiyor musun?
Minhyuk: Onu nasıl buldunuz?! Çok eski ve şu an onun hakkında konuşmak beni utandırıyor. Küçükken şarkı söylemeyi severdim; ancak çok sık şarkı söylemediğim için kendime güvenimi kaybettim. Ayrıca şu anda hyunglarım çok güzel şarkı söylüyorlar, benim dahil olacağım bir yer yok. Eskiden çok iyi şarkı söyleyemeyeğimi düşünmezdim; ama şimdi çok iyi söyleyemediğimi düşünüyorum (gülüyor)
Ceci: Sesine yazık…
Minhyuk: Teşekkür ederim; ama yakın bir zamanda herkesin önünde şarkı söylemeyeceğim.
Ceci: Hâlâ yurtta kalıyorsunuz, değil mi? Üyelerinizle iyi anlaşıyor musunuz? Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz?
Minhyuk: Bisiklet sürüyorum, film izliyorum… Eskiden beraber takılırdık/oynardık ama son zamanlarda herkesin kendi programı var; bu yüzden kendi başımıza takılıyoruz. Yine de aynı evde kaldığımız için birbirimizle çok ilgileniyoruz.
Ceci: Bir sonraki albümünüzü çıkarmanıza daha çok var mı?
Minhyuk: Evet. Hâlâ vereceğimiz birkaç konser var. Yonghwa hyung ve Jungshin’in kendi programları var (dizi çekimlerinden bahsediyor). Ayrıca besteler için yılın sonuna doğru sanırım yeni şeyler yapılacak lütfen biraz daha bekleyin.
Ceci: Son olarak, nasıl bir insan olmak istiyorsun?
Minhyuk: Kafamda birçok şey var, biraz ondan biraz bundan. Umarım çok düşünmem. Özgür olmak istiyorum. Özgür olursam her şeyin çok iyi bir şekilde başarılabileceğine inanıyorum.
Çok geç olduğu için eğlenceli bir şeyle bitirelim!
Ceci: Bikini mi mayo mu?
Minhyuk: Mayo.
Ceci: Düztaban ayakkabı mı topuklu mu?
Minhyuk: Düztaban ayakkabı.
Ceci: Ice red bean (bir tür soğuk içecek) mi dondurma mı?
Minhyuk:Ice red bean
Ceci: Romantik film mi korku filmi mi?
Minhyuk: Romantik film.
*Bu yazının tüm hakları turkishboice.com'a aittir. Siteden yazı çıkarmak veya alıntı yapmak yasaktır.*
Çeviri: CNBuSrang
Scanned by: The_Blue_@blog.daum