---
---
KISIM 3
Bölüm 5: Ev<Kölelik günleri>
Gün: 1 - Perşembe
-Sonunda döndük.
Miya Maske’ye hala bozuktu. Kölelik anlaşmasını hatırlamasa da sonuçta bir söz verdiyse tutmak zorundaydı. Ama aslında bozuk olduğu şey bu değildi. Teslimat için o eve geldiklerinde Maske içeri girmesine izin vermemişti ve nerdeyse yarım saat dışarıda onu beklemek zorunda kalmıştı. Ne getirdiklerini bile söylememişti. Tutuklanmadan sağ salim eve döndüğü için şanslıydı belki de. Kim bilir o ufak pakette ne vardı.
-Burdan sağa döneceksin, sonra da ilk sola.
Evin önünde durdular. Miya kaskı çıkarıp Maske’ye uzattı, ama Maske oralı olmadı. Motorun arkasından siyah bir sırt çantası çıkarıp tek sapından tutarak sağ omzuna attı ve etrafa bakınmaya başladı.
-Demek kalacağımız yer burası.
-Şaka yapıyorsun!
-“Şaka yapıyorsunuz kralım” demelisin.
Maske ön kapıya yürümüş, ellerini gözlerinin iki yanına dayayıp puslu camdan içeriyi görmeye çalışıyordu.
-Hadi kapıyı açsana. Çok yorgunum, daha ne kadar burada dikileceğiz?
Miya isteksizce kapıyı açtı. Maske içeriye şaşkınlıkla göz attı ve gülmeye başladı.
-Burası minicik!
Bir duvardan diğer duvara abartıyla adım atarak sesli saymaya başladı.
-... beş ve altı. Evin sadece altı adım. İnanılmaz!
-Uyumak ve ders çalışmak için yeterli. Fazlasına gerek yok.
Miya gözü Maske’de bir taraftan da çaktırmadan etrafı toparlamaya çalışıyordu. Maske’yse merakla etrafa bakınmaya devam ediyordu.
-Manga okumayı seviyorsun anlaşılan. Bakalım neler varmış. Genelde romantik şeyler bunlar. Dengeki Daisy, Heroine Shikkaku ve… Bu da ne?!
Miya elektrik çarpmış gibi Maske’ye döndü ve hemen mini kitaplığına koşup kollarını kitaplığının önünde iki yana açtı. Maske sırtını karşı duvara yapıştırıp yere çökmüş, kendini korumaya çalışır gibi ellerini göğsünde birleştirmişti.
-Sen bir fujoshi* misin?
Miya Maske’nin kafasına bir şeyler fırlatmamak için kendini zor tutuyordu. Onu niye böyle utandırmak zorundaydı ki?
-Çok sevimli ve tatlı hikayeler var. Niye bu kadar önyargılısın?
-O yüzden mi mangalarını saklamak için kendini siper ettin?
Maske yere vurarak kahkaha atarken, Miya “böylesi bir bana denk gelir zaten” diye kendi kendine söyleniyordu.
Maske evi keşfi bitince çantasını açıp içini kurcalamaya başladı.
-Miya, banyoyu kullanmalıyım. Sen girecek misin, yoksa önce ben mi banyo yapayım?
Miya’nın tek kaşı atmaya başlamıştı artık. Sanki asker arkadaşıydı! Adamdaki rahatlık akıl alır gibi değildi.
Maske Miya’dan ses çıkmayınca dönüp ona baktı ve yüzünü gördü.
-Miya, sapıkça titreşimler yayıyorsun. Üstelik ben kendimi tehlikeye atıp bir fujoshiye böyle güvenirken.
Kafasını sallayarak eşyalarını aldı ve banyoya girdi. Şalterleri artık tamamen atan Miya kapısına gidip bağırdı.
-Ben dışarı çıkıyorum. Seninle aynı yerde duracağıma hamama giderim daha iyi! Sonra da kafeye gideceğim. Ne istiyorsan onu yap!
Mutfağa gidip akşam yemeği için eksiklerinin listesini çıkarmaya başladı. Tıkırtı duyunca irkildi ve mutfaktan kafasını çıkarıp odaya baktı. Maske banyodan oldukça hızlı çıkmıştı. Arkası dönük başını hafifçe eğmiş saçlarını kuruluyordu. Altında eşofman altı vardı, üstündeyse… hiçbir şey. Miya hızla atmaya başlayan kalbi ve kıpkırmızı olmuş yüzüyle sırtına ve kollarına baktı; spor yapıyor olmalıydı. Düşüncelerini kovmak ister gibi hızla başını salladı. Hemen elleriyle gözlerini kapatıp nerdeyse bağırarak konuştu.
-Üstüne bir şey giysene, ben hala burdayım aptal!
Maske bileklik gibi koluna doladığı maskeyi hemen yüzüne geçirdi ve Miya’ya döndü. Miya’nın onu görüp görmediğini kestirmeye çalıştı. Dikkatsizce davranmıştı.
Miya parmaklarını araladığında göz göze geldiler.
“Yüzümü gördü mü acaba?”
“Bu kadar heyecanlandığımı anladı mı ki?”
Miya listesini eline alıp kıpkırmızı bir yüzle yere bakarak kapıya yürüdü.
-Akşama bu hafta için bazı kurallar koymamız gerekecek anlaşılan. Öncelikle, bir daha evimde böyle dolaşırsan kral falan demem, seni öldürürüm. Hatta gerekirse banyonu bile kıyafetlerinle yap, umrumda değil!
Yedek anahtarı Maske’nin ayaklarının dibine fırlatıp sinirle kapıyı çekip çıktı. Maske gülümsedi. Görmemiş olmalıydı. Oldukça masum bir kızdı, sadece onu istemeden utandırmıştı.
Çalan telefonunu açmak için çantasına elini attı. Ekrandaki isimle istemeden irkildi: “Bruce ÇM”
Dip not: *Fujoshi en basit anlamıyla ‘erkek erkeğe romantizm’ (bl) manga/anime hayranlarına verilen isimdir.
Bölüm 6: Sapık
-Beni yanlış anlamadığın için sağol unni. Senden başka kime anlatabilirdim bilmiyorum. Evi yok dediğin için dayanacağım. Bu ara havanın sağı solu belli olmuyor çünkü. Hem sadece bir hafta. Sonrası beni ilgilendirmez.
Miya kafeden çıkıp markete doğru yürümeye başladı. Buzdolabı mini olduğu için fazla bir şey alamazdı zaten. Ama en azından o okulda ve kafedeyken Maske dolabı açtığında atıştıracak bir şeyler bulabilmeliydi. Misafiri rahat ettirmek yetiştiği kültüre özgü bir şeydi; yoksa Maske’yi umursadığından değildi kesinlikle.
Sadece birkaç adım atmıştı ki yanından geçmekte olduğu ara sokaktan bir kol çıkarak onu sokağa çekti. Bir el arkadan sıkıca belinden tutarken diğer el bağırmasını engellemek için ağzını kapatıyordu. Miya tekmeler atarak kendini kurtarmaya çalışsa da sapık oldukça güçlüydü. Kurtulması imkansız görünüyordu. Miya hayatının baharında böyle ölmek istemediğini düşündü.
Sapık sonunda konuştu.
-Miya sakin ol, benim.
Miya çırpınmayı kesip, çatık kaşlarla başını çevirdi. Sapık, yani Maske, duvar kenarından hafifçe başını uzatmış kafeye doğru bakıyordu. Miya elini ağzından çekmeye çalışsa da Maske’nin bırakmaya niyeti yoktu.
-Bir şartla bırakırım. Bağırmak yok kesinlikle. Mutlaka sessiz olmalısın, yoksa işim biter.
-Hımhım.
Maske ağzını bırakınca Miya önce derin bir nefes aldı ve titreyen bacaklarla sırtını duvara yasladı.
-Nerdeyse kalp krizi geçiriyordum. Öleceğimi sandım.
Maske’nin hala kafeye doğru bakmakta olduğunu görünce meraklanıp duvar kenarından o da başını çıkararak bakmaya başladı. Kafenin önünde güzel bir araba vardı; kırmızı, havalı bir model. O sırada kafeden hoş bir adam çıktı ve arabanın içindeki birine “hayır” anlamında başını sallayarak arabaya bindi. Araba yanlarından geçerken Maske panikle duvar dibine iyice sinip yola sırtını döndü ve Miya’yı kendine çekip başını göğsüne bastırarak onu sakladı.
Araba geçince Miya’nın kendisine tuhaf tuhaf baktığını fark etti. Hemen Miya’yı kendinden uzaklaştırdı. Yaptığından utanarak ensesini ovuşturdu.
-Biraz garip bir durum oldu galiba.
Miya sıcacık, şirin bir gülümsemeyle ona baktı.
-Sadece birazcık.
Maske yola çıkacakken bu sefer onu ara sokağa çekme sırası Miya’daydı. Maske’yi gömleğinin ensesinden tutup duvara savurdu. Boş anına geldiği için Maske afallamıştı.
-Birazmış! Garipmiş! Sen aklını kaçırmışsın! Önce bana kalp krizi geçirtiyorsun, hiç tanımadığım zengin adamlardan kaçıyorsun, üstelik beni de saklıyorsun! Hem ben niye saklanmak zorundayım?
-Nuna kimseye bir şey anlatmaması gerektiğini biliyor çünkü. Ama sen bilmiyorsun.
-Ne demek bu? Doğru düzgün bir açıklama istiyorum!
Maske yola doğru geri geri yürüdü ve güldü. “Gene o bakış” diye düşündü Miya. Sabah teslimat için o eve niye giremediğini sorduğunda da bu bakış vardı yüzünde.
-Benden önce hayatın ne kadar sıkıcıydı bir düşünsene. Hayatına renk katmak için burda olduğumu düşün.
Doğuştan şatoda büyümüş bir asilzade zerafetiyle hafifçe eğilerek bir elini beline koyup bir elini Miya’ya uzattı. Bu beklenmedik, hoş reverans karşısında Miya’nın aklı bomboş kalmıştı. Maske gülümseyen gözlerini gözlerinden çekmeden konuştu.
-Hadi evimize gidelim.
<Bölüm 4 için TIKLAYIN>
0 yorum:
Yorum Gönder