İMZA KAMPANYASI

(Hayran Hikayesi) MASKE - Bölüm 7



---

---

KISIM 7

Bölüm 12– “Watson, sevgili dostum”

Miya parkta her zaman oturduğu ağacın altındaydı. Okuduğu kitabı kucağına bırakıp başını gökyüzüne kaldırdı, “Ne kadar mavi bir gün” diye düşündü.



Elini gökyüzüne kaldırıp parmaklarının arasından maviliği izledi. Mavi onun rengiydi. Bu renge hep zaafı olmuştu. Siyah gömleğiyle çimlerde yatan Maske gözünün önüne geldi. “Yalancı” diyerek elini indirdi. 

Hafif bir rüzgar esti, parfümünün kokusunu duydu. Her şey onu hatırlattığı için sinirlendi. Onunla ilgili her anıyı nasıl bu kadar net hatırlıyordu? “Unutmaya çalışmak sadece onu daha çok hatırlamamı sağlıyor.”

Gözlerini kapatıp sanki mümkün olabilecekmiş gibi tüm kalbiyle diledi. “Çarşamba günleri artık hiç gelmesin. Hiç Çarşamba olmasın.”

“Çünkü sarhoş bir şapşala söz verdim”

Hastayken başucunda beklediği günü hatırladı. 

Kulübün kapısında ilk defa elinden tutmasını... 

“Hile yapıyorsun Miya” 

“Hayır” dedi, “Bu adil değil. Nazik ve sıcacıktın. Senden böyle nasıl vazgeçebilirim?”

Omuzları düştü. Başını tekrar gökyüzüne kaldırdı. 

“Watson, sevgili dostum, iyi dileklerim ona ulaşıyor mudur?”


Bölüm 13- Kral

Jiyoon bir önceki gün Miya’yı zorla evine getirmişti. Onun için endişeleniyordu. Belki birlikte zaman geçirirlerse sorunu her neyse onunla paylaşmaya karar verebilirdi. Derdinin ne olduğunu bilmeden ona nasıl yardım edebileceğini bilmiyordu.

-Miya, hayır, sana kafein yasak. Dün gece hiç uyumadığını fark etmedim sanma. 

Jiyoon elindeki kolayı çekip aldı. Miya’nın ısrarıyla Hominos’tan sipariş ettikleri pizzanın kapağını açmaya başladı. Miya raflara gidip parmaklarını albümlerin üstünde gezdirdi. Biraz müzik iyi olabilirdi. Belki biraz CNBLUE; arkadaşı hayranları olduğu için, onu mutlu etmek için.

Arkadaşı seçtiği konseri görünce gülümsedi. Hayran kulübündeydi ve seçtiği konsere o da gitmişti. Birkaç kez durdurup kendi bulunduğu yeri Miya’ya heyecanla gösterdi. Miya normal görünebilmek için o da heyecanlanmış gibi yaptı, “Ne kadar yakınmışsın”. Jiyoon güldü, “Evet, nerdeyse Yonghwa’nın her bir ter damlasını gördüm”, kıkırdadı ve hevesle Yonghwa’yı anlatmaya başladı. Miya tepkisiz bir yüzle bir taraftan konseri izliyor, bir taraftan da dinlediğini belli etmek için arada bir kafasını sallıyor ya da sorular soruyordu.

-Anlamadığım şey bu dahilik olayı nerden çıktı?

Arkadaşı ona bakıp güldü.

-Gittikçe bizden olmaya başlıyorsun Miya. 

-Benimki şimdilik sadece merak diyelim.

-Bir düşüneyim... Yonghwa’ya ilk dahi demeye başladıklarında 2011 ya da 2012 dönemiydi. Tam emin değilim. Önce hayranlar ona dahi demeye başladı. O’ysa sorulduğunda bir dahi olmadığını, sadece çok çalıştığını söylerdi. Yonghwa’nın hayranlık verici bir müzikal zekası vardır ve bunu gözlemleri ve sezgileriyle birleştirmeyi iyi bilir. Çok zekidir. Hafızası da muhteşemdir. Hayran buluşmalarında kimbilir ne zaman karşılaştığı ya da internetten cevap verdiği hayranların adını, konuşmaları hatırladığıyla ilgili anlatımlar geliyordu ilk çıkışlarından beri. Hatta diğer üyelerin hayranlarını da hatırlıyordu, inanabiliyor musun! Sadece bu değil tabi ki, yaptığı şarkılar üst üste ödül alıyordu, elini neye atsa başarılı oluyordu. Sonra etrafındaki insanlardan duymaya başladık, derken bir noktada artık kendisi bunu oyuna çevirdi. Ve espri olarak, “Ben bir dahiyim” kalıbını kullanmaya başladı. Komedyenlerin imzası olan sözler vardır ya, bu da onunki gibi bir şey. Anlatamadım galiba.

-Hayır, anladım. Dinlediğim rock gruplarında da gördüğüm şeyler gibi. Mesela…

Miya duraksayarak merakla onu dinleyen arkadaşının yüzüne baktı. O grupları tanımayan birinin oldukça garipseyebileceği şeylerdi. Arkadaşı duymaktan hoşlanmayabilirdi hatta.

-Her neyse. Özetle karşındaki kişinin kalbini, ruhunu bildiğin sürece sonuna kadar seni eğlendiren tarzda şeyler. Sanki aranızdaki gizli bir dilmiş gibi, sadece onlar ve hayranlarının anlayabileceği bir dil. 

Arkadaşı heyecanlandı.

-Evet! Evet, aynen dediğin gibi!

Araya giren sessizlikte Yonghwa’nın sesi duyuldu. Miya kafasını çevirip ekrana baktı ve irkildi. Arkadaşının kolunu tuttu.

-O kısmı geri alır mısın!

Jiyoon şaşırdı. Yonghwa’nın basit, kısa bir konuşma yaptığı kısımdı orası. Gene de arkadaşının dediğini yaptı. Dönüp baktığında Miya’nın kocaman açılmış gözlerini gördü. 

-Elinde başka ne var bu konser dışında. Farklı bir günden, sadece Yonghwa’nın olduğu, konuştuğu. 

Jiyoon neler olduğunu anlayamıyordu. Gene de kalkıp solo DVD’sini çıkardı ve başlattı. Miya yanından kalkmış ekranın nerdeyse hemen dibine oturmuştu. “Daha!” dedi, “Başka? Başka bir şeyler daha göster bana hemen!”

Jiyoon korkmaya başlamıştı. Hemen bir şeyler daha açtı ve merakla Miya’ya baktı.

-Ne yapmaya çalışıyorsun? Neler oluyor?

Miya gözlerinde tuhaf bir ışıkla Jiyoon’a döndü.

-Son bir soru sorabilir miyim? Yonghwa’nın kendisine hiç ‘kral’ dediği oldu mu?

Jiyoon “Evet” diyerek telefonunu eline alıp instagramı açtı.

“Ben bakabilir miyim?” diyerek Miya telefonunu elinden aldı. Yukarı doğru ekranı kaydırmaya başladı. “Birini geçtin” diye Jiyoon müdahale etmek istese de onu dinlemedi. Bir yerde durdu. Fotoğrafı büyütmek için üstüne tıkladı.



Yanında ona bakan Jiyoon şaşırdı.

-Bu ilk yazdığı fotoğraf. Nerden bildin?

Miya önündeki fotoğrafa bakarak kahkaha atmaya başladı. Jiyoon tuhaf bakışlarla biraz yana kayıp ondan uzaklaştı.

-Eyvah, sonunda sıyırdı.

Miya kahkahalarına tezat aynı anda gözlerinden akan gözyaşlarına aldırmadan mırıldandı.

“Watson, sevgili dostum, dava kapanmıştır.”

--
---
4 saat sonra – Yer: FNC binası otoparkı


Yonghwa toplantının bu kadar geç bitmesini beklememişti. Gene de şikayetçi değildi, verimli olmuştu. Otoparktaki arabasına doğru yürürken bir taraftan da kafasındaki listeyi düzenliyordu.

-Jung Yonghwa.

Kendine seslenen birini duyunca şaşırdı. Buraya sadece çalışanlar geçebilirdi. Duymamış gibi yaparak arabasına yürümeye devam etti. Çok fazla takip edeni vardı, yorucu ve ürkütücü oluyordu; ama artık başa çıkmayı öğrenmişti.

Tekrar adını duydu. Kimin kendine seslendiğini görebilmek için hafifçe döndü. Duvar dibindeki kızı görünce duraksadı. İçine tuhaf bir his doğmuştu. Yabancı gözlerle baştan aşağı kızı süzdü. Hissettiği şeyi çözemiyordu, tanıması gereken biri miydi?

Gözleri alevler saçan Miya duvar dibinden kendisine doğru iki adım atarak durdu.

-Kralı görmeye geldim.




<Bölüm 8 için TIKLAYIN>

0 yorum:

Yorum Gönder